26 Eylül 2009 Cumartesi

uçan balon - bir namaz hikayesi

Uçan Balon
sumeyra kabze

Nisan ayının sonlarıydı, mailime bir resim konuverdi. Bir cami, üç beş tane orta yaşlı amca, arka safta aralarına sıkışmaya çalışan, uçan balonunu sıkı sıkıya tutmuş, yüzünü göremediğim ama mutluluğuna gülen balonu ile şahit olduğum bir çocuk. Resim bazılarına göre sıradandı. Bu resimde beni etkileyen, yüzüme gökkuşağı tebessümlerini mesken ettiren neydi? Yüzlerce camiden bir tanesi ve yüzlerca çocuktan bir tane çocuk. Benim için öyle değildi. Camiydi; ruhların doğuşuna , dirilip olgunlaşmasına ve insanlar arasında muhabbet köprülerinin kurulup yeni kararların alınşına şahit, ezan gibi enfes bir musiki ile huzur bulunan mekan. Çocuk ; ah ki çocuk... Emanet verilen, emanetimizi bırakacağımız. Günahsız ağzından tebessümle bir kez "Allah" deyişinde milyonlarca meleğin masum gözlerinin hizasında saf durup, yerüzüne yağmur ferahlığı bıraktıran sevimli, masum gelecek. İki güzelliğin sevgiyle buluşması ve temelleri sağlam bir muhabbet evinin kurulması ne kadar şirin ve ne kadar mukaddes.

Camiler uçan balonlu, tombul yanaklı çocuklarla dolsun. Aklı yetip sevgisi yetişemeyen büyüklerin dolduramadığı, parça parça seccadelerin bir olduğu camilerde, parçalanmış saflara rengarenk yamalar, taptaze nakışlar olsun çocuklar. Meleklerin ellerinden tutsun saflar boş kalmasın diye..

Yüreğiniz tombul yanaklı bir masumu sevmenin kefaretiyle huzura kavuşsun.

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger