15 Eylül 2007 Cumartesi

NAMAZDA HUŞU 49

ACELEYLE KILINAN NAMAZ MAKBUL DEĞİLDİR


İnsanın, Rabb'iyle münasebetinde asıl olan mânâdır, özdür, ruhtur. Fakat, onları taşıyan da lafızlardır, şekillerdir, kalıplardır. Bundan dolayı, mutlaka o lafızlara, kalıplara da dikkat edilmelidir. Esas alınan mânâyı, mazmunu o kalıpların taşıması lazım.



Dolayısıyla, kalıp ve şekillerin hiçbir mânâsı yok denilemez. Zâhirî ahkam onlara bina edilir. Ne var ki, namaz vardır namazdan içeri, oruç vardır oruçtan içeri. Onun için buyurulur ki, "Kad eflehal mü'minûn. Ellezîne... Mü'minler kurtuldu. O mü'minler ki..." (Mü'minûn Sûresi, 23/1) İsmi mevsûlün sılası "hüm fî salâtihim hâşiûn" (Mü'minûn Sûresi, 23/2) şeklinde geliyor. Yani, "Onlar, her zaman namazlarında huşû içindedirler." "Hüm yusallûn... Onlar namaz kılarlar." denmiyor. Sebata ve devama işaret eden bir kalıp kullanılıyor. Yani, buyuruluyor ki; ne zaman olursa olsun namazda haşyet yaşayanlardır, huşû arayanlardır kurtulanlar.

Biz, bir insanın sadece namazına bakarak onun namazda huşû arayan biri olup olmadığını belirleyemeyiz. Bu, insanın vicdanı ile Allah arasındadır. Dolayısıyla biz kendimizi hüsnüzan etmeye zorlarız. Ama bazı kimseler namazlarında, oruçlarında öyle dikkatsizdirler ve iffetleri mevzuunda çarşıda pazarda öyle sulu hareket ederler ki; insan ne kadar hüsnüzan ederse etsin, şahit olduğu hareket hakkında olumlu düşünceyi İslâmî çerçevede bir yere koyamaz.

Mesela; birisi hemen tekbir alır, sen daha Fâtiha'nın yarısına gelmeden rükûa varır. Burada kendini ne kadar zorlarsan zorla ona namaz kıldı diyemezsin. Mesela, rükûda hakkını vere vere, kelimeleri güzelce telaffuz ederek bazı fukahaya göre bir kere "Sübhâne rabbiyel azîm" demek şarttır. Çok hızlı söylüyorsa mânâsı yoktur onun. Bazı fukahaya göre ise, onu en az üç defa söylemek gerekir. Onun için, rükûda ve secdede en az üç defa yavaş yavaş, kelimeleri tam telaffuz ederek bu tesbihi söylemeliyiz. Daha az söylüyorsak, başkalarını hakkımızda müsbet düşünme hususunda zorlamış oluruz. Böylece bazı kalıplar, bizim onunla eda etmeye çalıştığımız mânâ, muhteva ve mazmunu taşıyıcı olmaz. Dolayısıyla, hakkımızda hüsnüzan edenler vehme ve kuruntuya hüsnüzan etmiş olur.

Çok kimselerin hızlı hızlı okuduğu Fâtiha, Kur'an değildir. Çünkü, Kur'an öyle inmemiştir. Böyle alelacele okunan Fâtiha ile kılınan namaz namaz değildir. Bir nefeste, o nefes bitmeden sûreyi sona erdirme telaşıyla, soluğun tıkandığı yerde hızlıca ve can havliyle alınan ara nefeslerle okunan Kur'ân'la kıraat farzı yerine gelmiş olmaz. Lafızlar mânâların kalıbıdır; ama kalıp mânâya uygun olması lazımdır.

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger