26 Eylül 2009 Cumartesi

Kitap: Kur’ân Işığında Namazın Ruhu: Huşû

Kur’ân Işığında Namazın Ruhu: Huşû
Dr. Mehmet Yolcu`nun `Kur’ân Işığında Namazın Ruhu Huşû` isimli kitabı İkbal yayınları arasında çıktı.

Mücahit Fırat

Dr. Mehmet Yolcu, İnkâr Psikolojisi, Kur’ân’ın Cahiliye Zihniyetini Değiştirmesi, Tanrıyı Sevmek Kadar Güzel Yaşamak ve Cennetten Kalan Miras kitaplarının yazarıdır. Şimdi de bize Kur’ân Işığında Namazın Rûhu Huşû’u takdim etmektedir.

Kitap bir Giriş ve iki Bölüm’den oluşmaktadır. Giriş’te namazın İslam’daki yeri ve önemi izah edilmiştir. 1. Bölümde Huşû’un Kavramsal alanı ve muhtevası işlenmiştir. 2. Bölümde ise namazın iç dinamizmi (Bâtınî cephesi) ele alınmıştır. Kitap özet sayılabilecek bir Değerlendirme ve Sonuç ile sona ermektedir. Şimdi kitabın birkaç pasajına bir göz atalım:

Ezan, bir manada “dünyaya, madde âlemine, menfaat, maslahat ve dünya güzelliğine, ziynetlerine o kadar dalmayınız. Onları er geç terk edeceksiniz. Şimdi gelecek hayatınıza yer verme zamanıdır. Şimdi elinizdekileri terk edin; gelin rabbinizin huzuruna dizilin. Ruh ve zihninizi istikbale çevirin. Onu gözlerinizin önüne getirin. Gelecek hayata ne hazırladığınıza bir bakın. Eksikleri, kusurları gözden geçirin. Kendinizi yenileyin ki, Allah’ın huzuruna çıkarken hüsran içinde, hızlan havasında kalmayasınız” der gibidir.

İbadetin en büyük sembollerinden biri namazdır. Namaz her tür ibadet formlarını içine alabilecek, hepsinin verdiği derûnî hissiyat ve vâridâti kuşatabilecek kadar geniş ufukları olan nadide bir ibadet türüdür. Ne Yahudilikte Ağlama Duvarı, Kilisedeki ekmek-şarap ayini onunla kıyas edilebilir ne de Budizm’in dev tapınaklarında sergilenen ayinler onunla yakın bir manaya ulaşabilir.

Namaz [Salât]: Sözlükte, asıl anlamı belin ortasıdır. Belini doğrultma, bele dayalı hareketler yapma ayrıca art arda gitme, izleme, takip etme manası da vardır. Mecâz olarak en asaslı manası duadır. Araplar daha önceleri rükû ve secdeyi bilirlerdi ama bu tam anlamıyla İslâm’daki namazın rükû ve secdesi gibi değildi.
Namazı gerçek manada ikame etmek, onu şaibe ve illetlerden arındırmak, tertemiz bir gönül ve ihlâs ile Yüce Allah’a adamak, zahiri şartları kadar huşû ve hudû gibi bâtınî şartlarına da riayet ederek kılmak, gönül nurlarının elde edilmesine yol açar. Bu nurlar mükâşefe ilminin anahtarlarıdır. Göklerin ve yerin melekûtunu ve Rububiyetin sırlarını keşfeden Yüce Allah dostları yalnızca namazda; özellikle de secdede keşfederler. Zira insan Rabbine secdelerle yaklaşıp, yakınlaşır. “Kişinin Rabbine en fazla yaklaştığı hal, secde ederken bulunduğu haldir. Orada duayı arttırınız.” Onun için: “Secde et ve yaklaş” (96/Alak 19) buyrulmuştur.
Namazda akıl tefekkür, tedebbür, tefehhüm ve tefakkuh içindedir. Kalp huşû, havf, reca, hudû ve umut içindedir. Kul, Yüce Allah’ın rahmetine gözünü dikmiş, gönlünü bağlamıştır. Dil, Kur’ân kıraati, tilaveti, tertili, dua, zikir, tesbih, tehlil, teşehhüd, salâvat ve selam ile meşguldür. Bedenin diğer azaları bütün olarak rükû, secdeler, ayakta durma, doğrulma, bekleme, eğilme ve diğer hareket ve rükûnleri eda etmekle derin bir uğraş içindedir. Namaz kılan çoktur ama onu ikame eden azdır. Fiziğe bakan zahiri olayları önemseyen çok ama gönüllere, kalplere değer veren neredeyse yok gibidir.
Ebû Bekir (İbnu’l-Arabî) der ki: Namazına dikkat eden ve onun üzerinde titreyen binlerce adam görmüşümdür. Fakat huşû’ ve gerçek bir ikbal ile kılanların sayısının beş kişiyi geçtiğini hatırlamıyorum.
Namazda yapılan tüm ameller tevhîde yöneliktir ve Yüce Allah için birer ta’zîm ve saygıyı simgeler. Muhammed b. Nasr el-Mervezî (v.294) der ki: “Yüce Allah’a tevhid ile imandan sonra en üstün amel Yüce Allah için namaz kılmaktır. Zira namaz ‘tekbîr’ ile başlar. Bu Yüce Allah için bir tevhîd ve ta’zîmdir. Bundan sonra ‘Fâtiha’ gelir. Fâtiha da Yüce Allah için hamd, sena, yüceltme ve duadan oluşmaktadır. Rükû’ ve sücûd’ta getirilen tesbihatta Yüce Allah kutsanır, noksanlıktan tenzih edilir. Her kıpırdamada, her harekette getirilen ‘tekbîrler’ de bir anlamda Yüce Allah için tevhîd ve ta’zîmdir. Namazın sonuna doğru gelindiğinde ‘tehiyyât’ okunur. Bu eylem kelime-i şahadet ile sona erer. Burada da tevhîd vardır, Peygamberinin risaletine şahitlik etmek vardır. Namazın rükû’ ve secdeleri Yüce Allah için huşû’dur, tevazudur. Ellerin kaldırılması da Yüce Allah için ta’zîmdir, Onu yüceltmektir. Ellerini mesnûn biçimde bağlamak, Yüce Allah’a kulluk amacıyla boyun eğmek ve bağlanmak manasını içerir.”
Fâtiha acaba her kapıyı açtığından dolayı mı bu adı almıştır? Bu onunla açılmayacak kapı yok mu demektir?
Ey her kapıyı açma kabiliyeti olan Fâtiha, feth et zihnimizi, fethet gönlümüzü, çöz düğümlerimizi, kes at kördüğümlerimizi.”
Burada Mana ile madde temas halindedir. Yer ile Gök birbirine el uzatmaktadır. Ufuk çizgisi gibi bir yakınlık ve temas çizgisi arz-ı endâm etmektedir. El, El’e değiyor. Göz, Göz’e geliyor. Var Eden ile varlık şimdi karşı karşıya, yüz yüze’dir. Aradan mesafeler, uzaklıklar, buutlar, perdeler kalkmıştır. Kul söyler; söylediği Allah’ın söylediğidir. Kul dilek tutar, dilediği Allah’ın dileğidir. Dua eden kul, Allah’ın sözleriyle dua eder. Dil kelam eder, ağız şimdi söylemektedir: Söylediği Allah’ın Kelamıdır; Onun aziz sözüdür.
Muhammed b. el-Münkedir çok manidar bir tespitte bulunmuştur. Der ki: “Yirmi yıl boyunca namazın ruhuna ulaşmak için var gücümle çalıştım. Ondan sonra da yirmi yıl boyunca şevk, zevk ve iştiyakla namaz kıldım.
KİTAP BİLGİLERİ
Kitabın Adı: Kur’an Işığında Namazın Ruhu Huşû
Yazan: Dr. Mehmet Yolcu
Sayfa Sayısı: 390
Yayın Yılı: 2009 - İkbal Yayınevi
Dağıtım Adresi: Beka Yayın Dağıtım 0 212 5124543

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger