28 Eylül 2007 Cuma

namaz (salih yusufoğlu)

3 vakitte kurtuluşa var mısınız?

SALİH YUSUFOĞLU
Modern şehir hayatı insanın kendine vakit ayırmasına çok az imkan tanıyor. Sabah erkenden işinin yolunu tutan insanlar, akşam döndükleri yuvalarında çok fazla bir şey yapamadan uykunun kollarına bırakıyor yorgun bedenlerini.
Vakitler bilinçsizce geçip gidiyor belki de hayatımızdan. En özel olması gereken zamanlar bile sıradanlaşıyor. Bilim adamları, insanların şu 3 vakite dikkat etmeleri gerektiğini söylüyor: Bedenin en zayıf olduğu ve ölümlerin en sık meydana geldiği gece 3-4 suları, felç vakalarının en fazla yaşandığı sabah 5-8 saatleri arası ve kalp krizlerinin en çok olduğu 9-10 saatleri arası. Bilim adamları bu saatleri, insanların, (mümkün olduğunca) uyanık ve dinamik geçirmesini tavsiye ediyor.

Eğer saatlere dikkat ettiyseniz, namaz kılanlar için hiç yabancı olmadıkları vakitler. Gece 3-4 arası yani ölümlerin en sık olduğu saatler; kalbi ötelere açık, hassas ruhlu bir Müslüman zaten haftanın bir kaç günü bu saatlerde teheccüd namazını kılmakta, ibadetlerini yapmakta ve kalbini doyurmaktadır. Sabah 5-8 saatleri arası yani felç vakalarının en sık rastlandığı vakitler, Müslümanlar zaten her sabah namazına kalkarak bu saatleri de ayakta ve dimanik geçiriyorlar. Kalp krizlerinin en yoğun olduğu 9-10 saatleri arası ise kutlu insanlar işlerine 10 dakika bile olsa ara verip kuşluk (duha) namazını kılıyorlar. Yani sabah başladıkları yoğun iş temposundan abdest alıp namaz kılarak bir nebze olsun rahatlıyorlar.

Durum madem böyledir gelin, ‘ölümlerin’ en yoğun olduğu saatlerde ‘kurtulmak’ için ibadet edelim. Her sabah, sabah namazını zaten kılıyoruz, kuşluk ve bazı gecelerde de teheccüd namazlarını kılsak, hem Rabb’imize karşı sevgili bir kul oluruz hem de bilimadamlarının ‘sıkıntılı vakitler’ dediği saatleri bilinçli olarak ve ibadetle geçiririz. Haydi kurtulmaya...

Meleklerin seyrettiği namaz: Sabah namazı

SALİH YUSUFOĞLU
Meleklerin seyrettiği bir namaz kılmak ister misiniz? O halde sabah namazını kaçırmayın. Düşünün, tekbir alıyorsunuz, melekler şahit, rûkua gidiyorsunuz melekler şahit, secde anındasınız yine melekler şahit.
Sabah namazını ne sıklıkla kılarsınız? Hiç kaçırmamaya mı dikkat edersiniz yoksa arada bir kılmaya mı çalışırsınız? Şayet gönlü ötelere açık kullardansanız harika, yok eğer dikkatli değilseniz sabah namazını kılma hususunda, gelin, nimetten faydalanma adına, beraberce Yüce kitabımıza kulak verelim: “Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar, belli vakitlerde namaz kıl, özellikle de sabah namazını. Çünkü sabah namazında gece ve gündüz melekleri hazır bulunur (şahit olurlar). (İsra Sûresi, 78)

Acaba Rabbimiz sabah namazına neden bu kadar önem veriyor? Çünkü, kalbin ulvî olan her güzelliğe açık olduğu en huzurlu vakittir bu vakit. Çünkü, başlanacak olan yoğun ve yeni bir güne hazırlanmanın en doğru ve bereketli olduğu vakittir bu vakit. Çünkü tefekkür için en uygun vakittir bu vakit. Farkına varabilenler için, cennet soluklarının, kalbin derinliklerine kadar nefeslendiği vakittir bu vakit.

İnsan bazen taltif görmek ister ya hani. Yaptıklarının, sevdikleri tarafından görülmesini ister. İşte Yüce Allah (cc), kullarına çok büyük bir taltif yapıyor ve o nurdan meleklerini, ibadetimize şahit tutuyor. Düşünün, tekbir alıyorsunuz, melekler şahit, rûkua gidiyorsunuz melekler şahit, secde anındasınız yine melekler şahit. Zikrediyorsunuz Rabbinizi, salatü selamlar gönderiyorsunuz Peygamberinize ve yine melekler yanınızda hazır ve şahit.

Gelin dostlar! Sabah namazlarını eğer kılıyorsanız, bu ayeti hatırlayarak, seher vakitlerini daha bir bilinçli idrak edelim. Eğer ki, ihmal ediyorsanız, bugünden tezi yok, beynimizi ve kalbimizi ‘Sabah Namazı Vakti’ne ayarlayalım. Sahi insan ömründe kaç kere sabah namazı kılar ki? Bu bilinmez belki; ama bilinen tek gerçek var ki, o vakitte Allah, meleklerini namaz kılan kulunun yanında hazır tutuyor. Haydi kalkın kaçırılmaması gerekli olan sabah namazına ve hissedin o nurdan varlıkları, sağınızda yada solunuzdadır belki kim bilir, dikkatli davranın o halde...

Namazlardan sonra tesbih çekenlere Efendimiz’in müjdesi var
SALİH YUSUFOĞLU
Resulullah (sas) namazın ardından “Kim namazın ardından 33’er kere Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber derse affolunur” buyuruyor. “Saatine baktı ve ‘Eyvah! Akşam namazına 10 dakika kalmış.’ diyerek hemen abdest almak için lavaboya doğru yöneldi. Abdestini aldı, seccadesini serdi ve hızlıca namazını kıldıktan sonra seccadesiyi apar topar toplayarak dolabın üst rafına koydu. Akşam ezanı neredeyse okunmak üzereydi. Şimdi namazını bu saate bıraktığı için üzülmeli miydi? Yoksa son anda dahi olsa namazını kıldığı için sevinmeli miydi? Tam olarak karar veremedi. Namazdan sonra tesbih çekmek ise aklına dahi gelmemişti...” Bu olayı belki çoğumuz yaşıyoruz. Namazlarımızı adabıyla, cemaatle kılamıyoruz. Belki namazımızı vaktin son dakikalarına sıkıştırıyoruz, belki de (Allah muhafaza etsin) kılmayı unutuyoruz (!). Allah ve Rasulü’nün hassasiyetle üzerinde durduğu namaz konusunda böyle tembel davranırken namaz tesbihatını yapmak belki de aklımızın ucundan bile geçmiyor. Bakın Peygamber Efendimiz (sas), namaz tesbihatı konusunda bizleri nasıl uyarıyor: “Kim her namazın peşinden otuz üç defa Allah’ı tesbih eder (Subhanallah), otuz üç defa Allah’a hamd eder (Elhamdülillah) ve otuz üç defa da Allah’ı tekbir eder (Allahüekber), yüzü tamamlamak için de: “Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerike leh, lehülmülkü ve lehülhamdu ve hüve ala külli şeyin kadîr” derse, hata ve günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile bağışlanır.” (Müslim) Tesbihatları unutmayalım Camilerimizde cemaatle topluca tesbihat yapılmakta. Camiye gittiğimizde tesbihatı da mutlaka yapalım. Bununla birlikte tek başımıza kıldığımız namazlardan sonra da tesbihatı kesinlikle ihmal etmemeye çalışalım. Bunu kendimize bir fıtrat olarak kazandıralım. Hem Efendimiz (sas)’in verdiği müjdeyi hatırlasanıza: ‘günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile bağışlanır’. Bu müjdeye nail olmak istemez misiniz?

Annemden duanın gücünü öğrendim
SALİH YUSUFOĞLU
8-9 yaşlarındayken annemin beni, namaz kılmam için uyarılarından dolayı namaza düşman kesilmiştim. Canım annem sabırla ve tatlılıkla uyarılarını yapıyordu sürekli; ama annemin uyarıları ve bana gösterdiği sabrı bile beni hiç yumuşatmıyordu.
Annem sürekli olarak dua ediyor ve namazı sevip aksatmamam için Allah’a yalvarıyordu. Şu an 13 yaşındayım ve 11 yaşında iken namazlarımı hiç aksatmadan kılmaya başladım. Rabb’ime şükürler olsun ki, namazı bana sevdirdi... Artık sabah namazlarını bile aksatmıyorum. Ve bu sayede annemden duanın ne kadar büyük bir gücü olduğunu öğrendim. Teşekkürler canım annem...

Efendimiz’in tembellere uyarısı:

SALİH YUSUFOĞLU
Ya cemaate gelirler ya da...
O (sas), Kainatın Rahmet Peygamberi. O, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen en merhametli peygamber. O, herkese karşı hep tatlı sözlerle hitap eden en güzel hatip... Peygamber Efendimiz (sas), hayatı boyunca hep güzellikleri anlattı insanlara. Hep müjdelemeyi yeğledi, nefret ettirme yerine. Herkese karşı çok nazik davrandı. Kendisine inanmayanlar dahi O’nun (sas) tatlı diline, yumuşak sözlerine hayran oluyorlardı. Fakat O Rahmet Peygamberi (sas), hep yumuşak konuşan güzel peygamber, bir konuda çok şiddetle uyarıyordu ümmetini: Namaz ve cemaate karşı aman tembellik yapmayın. Şöyle buyuruyorlardı Efendiler Efendisi (sas), “Bir kısım tembel adamlar, ya cemaati terk etmekten vazgeçerler yahut da onların evlerini başlarına yıkacağım.” (Hadis Ans. İbrahim Canan, 16/612) Böyle sert ifadeleri başka zamanlarda müşriklere karşı dahi kullanmaktan kaçınan Yüce Peygamber’in namaza ve cemaate karşı gösterilen tembelliğe gönlü katiyyen razı olmuyordu. Çünkü bugün tembellik yapıp cemaate gitmeyen yarın (Allah korusun) namazı da ihmal edebilecektir.
Bu uyarı kulağımıza küpe olurken Efendimiz’in bir de müjdesiyle devam edelim. Şöyle buyuruyorlar Kâinatın Sultanı (sas), “Kim cemaatla yatsının ilk rekatını kaçırmadan kırk gece bu şekilde yatsı namazı kılarsa, Allah (cc) bu sebeple onun için ateşten bir azadlık yazar.”

Sevgili dostlar, madem Peygamberimiz (sas), tembellikleri sebebiyle cemaate gitmeyenleri bu kadar sert bir ifade ile uyarıyor ve hem de yatsı namazını cemaatle kılmaya da muazzam bir müjde sunuyor, gelin bu mübarek günlerde namazlarımızı cemaatsiz kılmayalım. İki kişi bile olsak cemaati ihmal etmeyelim. Bunun yanı sıra özellikle yatsı ve sabah namazlarını da mahallemizdeki camide eda edelim. Ümit ve dua edelim ki, hem Efendimiz’in huzuruna tembel sıfatıyla çıkmayalım hem de Rabbimiz bizlere cehennemden kurtuluş yolları açsın. Haydi bırakın tembelliği ve koşun cemaate...

Her zaman abdestli olmaya var mısınız?
SALİH YUSUFOĞLU
Sıkılıyoruz, bunalıyoruz ve kurtulmak için çareler arıyoruz. Halbuki “Mutluluk Kitabı” başucumuzda; lakin ona uzanmaktan aciz kalmışız. Peygamber Efendimiz (sas), sıkıntı anlarında, öfkeli zamanlarında ümmetine kurtuluş reçetesi sunmuş: Abdest almak. Bu çağrıya bazı sahabiler, alimler, Osmanlı padişahları öylesine uymuş ki, abdestsiz iş yapmaz, adım atmaz olmuşlar. Cennet ayakları altına serilen anneler dahi uymuş bu güzel tavsiyeye. Hatta içlerinden çocuklarını abdestsiz olarak bir kere bile emzirmeyenler çıkmış. Onların bu hassasiyetleri hep yüce ruhlu insanları dünyaya getirmelerine vesile olmuş. Peygamberimiz (sas)’in, ümmetini devamlı abdestli olmaya teşvik eden pek çok hadislerinden iki tanesi şöyledir: “... İç ve dış temizliği tam yaparak devamlı abdestli olmaya ancak mü’min riayet eder.”, “Kim abdestli olduğu halde abdest tazelerse, Allah (cc), bu sebeple ona on misli sevap yazar.” Hepimiz biliyoruz ki abdest bizi namaza, namaz da Allah’a ve Rasulü’ne götürür. Allah’a ve Rasulü’ne yakın olan insan da bilinçli olarak günah işlemez. Mü’min için bundan daha büyük bir mutluluk olur mu? Çoğumuz anne babayız ya da anne baba adayı, eğer hem kendimiz hem de evlatlarımızın, Efendimiz (sas)’in istediği insanlar olmasını istiyorsak küçük gördüğümüz aslında çok büyük olan noktadan başlamalıyız işe. Hem öyle başlamalıyız ki, bundan sonra abdestsiz hiçbir anımızın olmamasına özen gösterecek şekilde. Peki sürekli nasıl abdestli olalım? İşte bizden bir teklif, kendi imkanlarınızı düşünüp farklı yollar da siz bulun: Tuvalete giriyoruz ve çıktıktan sonra ellerimizi ve ayaklarımızı yıkıyoruz. Bunun yanında yüzümüzü, kollarımızı da yıkasak, iki dakika bile sürmeyecek olan bir abdest alsak güzel olmaz mı? Evimizden ya da işyerimizden ayrılırken abdest alarak çıksak, hatta abdestli olarak yatağımıza girsek Allah (cc) ve Rasulü (sas)’nün hoşuna gitmez mi? Karar sizin? Unutmayalım ki ölümün bizi nerede ve nasıl beklediği belli değil. İyisi mi, biz onu her yerde ve her zaman abdestli bekleyelim. Rabbimizin huzuruna abdestli olarak varmak az şey mi?

Şeytanın insana attığı 3 düğüm ve Efendimiz’in kurtuluş tavsiyeleri

SALİH YUSUFOĞLU
Sabah namazı en çok kaçırılan namazlardan biridir. İnsan uykusunun esiri olur, yataktan kalkamaz. Halbuki sabah namazının hazırlıkları ta akşamdan başlamalı, tedbirler yatmadan önce alınmalıdır.
Belki de en çok kaçırılan namazdır sabah namazı. Bir türlü uyanamaz insan, sanki gözkapaklarının üzerinde tonlarca yük varmış gibi. “Biraz sonra uyanırım.” diyerek vakti geçer de namazın, şeytan yapışmıştır insanın ensesine, izin vermez bir türlü uyanmasına.

Peygamber Efendimiz (sas), bu konudaki sıkıntısını görmüş olmalı ki bakın neler emrediyor biz ümmetine: “Biriniz uyuyunca şeytan ensesine üç düğüm atar. Her düğümü atarken, düğüm attığı yere eliyle vurarak, ‘üzerine uzun bir gece olsun, yat’ dileğinde bulunur. İnsan uyanır ve Allah’ı zikrederse, bir düğüm çözülür, abdest alırsa ikinci düğüm çözülür ve bir de namaz kılarsa bütün düğümler çözülmüş olur. Böylece kul canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi halde böyle yapmazsa, habis ruhlu, içi kararmış ve uyuşuk bir halde sabaha erer.” (Buhari, Teheccüd, 12)

Büyüklerimiz, şeytanın insana gafleti, necaseti ve tembelliği sevdirmek için elinden geleni yaptığını, buna karşılık Efendimiz’in (sas) de zikirle gafleti, abdestle necaseti ve namazla da tembellik düğümlerini çözebileceğini müjdelediğini belirtirler.

Dikkat edilmesi gereken çok önemli üç husus var hadiste. Birincisi, şeytanın insana, (ister mecazi olarak kabul edin, ister gerçek) namaza kalkmaması için yatarken üç düğüm attığı. İkincisi, insan namaza kalkmak için gözünü açtığı ilk anda Allah’ı zikretmeyi unutmaması. Üçüncüsü ise insanın, canlı ve hoş bir halet-i ruhiye ile sabaha ermesinin hissedilmesi.

Şeytan acizdir aslında; mertçe çıkmaz insanın karşısına, sinsi planlar kurar hep. Fakat bu planlara karşı inananların da ‘uyanık’ olması gerekir. Hadisin de emir buyurduğu gibi, sabah veya teheccüd vaktinde saatiniz çaldığı veya gözünüzü açtığınız ilk anda kalkın ve Kelime-i Tevhid okumayı zinhar unutmayın. Sonra hemen abdest alın ve huşu içinde namazınızı kılın. Böylece hem sabaha canlı ve hoş bir ruh haliyle ulaşın ve gününüz huzurlu geçsin hem Allah ve Rasulü’nü sevindirin hem de şeytanı da kahredin… Öyleyse var mısınız? Şeytanın üç düğümüne karşı bizler de ona üç düğüm atalım... Haydi öyleyse bugünden başlayın…

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Allah razı olsun arkadaşım. Çok güzel bir yazıydı

Unknown dedi ki...

Çok guzel emeğine sağlık

Powered By Blogger