28 Eylül 2007 Cuma

Namaz kesin olarak '5 vakittir'

Namaz kesin olarak '5 vakittir'

ENİS CAN
Bugün namazın beş değil de üç vakit kılınabileceğini iddia edenler var. Efendimiz’den bugüne kadar gelmiş alimlerimizin ortak noktası namazın beş vakit olduğu üzeredir. Bu anlamda kafa karıştıranlara itibar etmeyelim.
Günde beş farz namazı vardır. Bunlar; sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarıdır. Bunların her birinin belirli vakitleri vardır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Muhakkak namaz, mü’minler üzerine vakitlenmiş olarak farzdır.” (en-Nisa, 103) Her namazın kendi vaktinde kılınması şarttır. Vakti girmeden önce bir namazı kılmak caiz olmadığı gibi, meşru bir özür olmaksızın namazı vaktinden sonraya bırakmak da büyük günahtır. Bazı kimseler Yahudilere uyarak İslam’da da namazın 3 vakit olduğunu söyleyerek zihinleri karıştırmaya çalışıyorlar. Ayetlerin ve hadislerin apaçık hükümlerine rağmen bunu ileri sürmeleri ancak zihinleri bulandırma ve insanları namazdan soğutma amaçlı olabilir. Bu iftiralarında öyle ileri gidiyorlar ki, “Namaz 3 vakitti, Peygamber onu 5 vakte çıkardı!” diyenler bile çıkabiliyor! Başka dinin mensupları, kendilerine de farz olan ikindi ve yatsı vaktini ihmal ettikleri için helak edilenlerden olmuştur. Bu iki vakit Müslümanlar için kesin farzdır.



--------------------------------------------------------------------------------

AYET VE HADİS-İ ŞERİFLER ÇOK NET

“... Güneşin doğmasından önce de, batmasından önce de Rabb’ini övgü ile tesbih et. Gecenin bazı saatlerinde ve gündüzün etrafında (iki ucunda) da tesbih et ki, rızaya ulaşasın.” (Taha suresi, 130)

Güneşin doğmasından ve batmasından önce, gece saatlerinde ve gündüzün iki ucunda olmak üzere beş ayrı vakitte Cenab-ı Hakk’ı tesbih etmek yani namaz kılmak emredilmiştir. Güneşin doğmasından önce sabah namazı, batmasından önce ikindi namazı, geceleyin yatsı namazı, gündüzün yanlarında akşam ve öğle namazı kılınacak. Ulemanın ittifakıyla, bu ayetle beş vakit namaz sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazları sabit oluyor.

Ebu Basra el-Gıfârî (radıyallâhu anh) anlatıyor:

“Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) el-Muhammas’ta ikindi namazı kıldırdı. Ve dedi ki: “Bu namaz, sizden öncekilere de farz olundu, ama onlar bunu zayi ettiler. Kim buna devam ederse ecri iki kere verilecek.” (Müslim, Müsâfırîn 292, 830; Nesâî, Mevâkît 14; 1, 259, 260).

Hz. Ebû Musa (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalatu vesselâm)’a bir zat gelerek namaz vakitlerini sordu. Efendimiz, ona hiçbir cevap vermedi. (Sabah vaktinde) şafak sökünce, henüz kimse kimseyi tanıyamayacak kadar ortalık karanlık iken Bilâl’e emretti, sabah ezanını okudu. Sonra, güneş tam tepe noktasından batıya dönme (zeval) anında yine Bilâl’e emretti, öğle ezanını okudu. Bu vakit için, -öbürlerinden daha iyi bilen- birisi: ‘Bu, gün ortası (nısfu’n-Nehar)’ demişti. Sonra, güneş henüz yüksekte olduğu zaman emretti, Bilâl akşam namazı için ezan okudu. Sonra ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca yatsı için emretti, Bilâl yatsı ezanını okudu. Sonra ertesi gün, sabah namazını tehir etti. O kadar geciktirdi ki, kişinin, ‘sabah vakti çıktı veya çıkmak üzere’ demesi ânında namazı tamamladı. Sonra öğleyi tehir etti, öyle ki, öğle namazını dün ikindiyi kıldığımız âna yakın bir vakitte kıldı. Sonra ikindiyi tehir etti. Bir kimsenin, ‘Güneş (ikindi) kızıllığına büründü’ diyebileceği bir vakitte namazdan çıktı. Sonra akşamı, nerdeyse ufuktan aydınlığın (şafak) kaybolduğu âna kadar tehir etti.”

Bir rivayette de şöyle buyurulmuştur: Akşamı, ikinci günde, ufuktaki aydınlığın kaybolmasından önce kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin ilk üçte birine kadar tehir etti. Sonra sabah oldu ve soru sahibini çağırdı: “İşte namazın vakti bu iki hudut arasındadır.” buyurdu. (Kaynaklar: Müslim, Mesâcid 178, Ebü Dâvud, Salât 2, Nesâî, Muvâkît 15)

İbnu Abbâs (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: ‘Cibril (aleyhisselâm) bana, Beytullah’ın yanında, iki kere imamlık yaptı. Bunlardan birincide öğleyi, gölge ayakkabı bağı kadarken kıldı. Sonra, ikindiyi her şey gölgesi kadarken kıldı. Sonra akşamı güneş battığı ve oruçlunun orucunu açtığı zaman kıldı. Sonra yatsıyı, ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolunca kıldı. Sonra sabahı şafak sökünce ve oruçluya yemek haram olunca kıldı. İkinci sefer öğleyi, dünkü ikindinin vaktinde her şeyin gölgesi kendisi kadar olunca kıldı. Sonra ikindiyi, her şeyin gölgesi kendisinin iki misli olunca kıldı. Sonra akşamı, önceki vaktinde kıldı. Sonra yatsıyı, gecenin üçte biri gidince kıldı. Sonra sabahı, yeryüzü ağarınca kıldı. Sonra Cibril (aleyhisselam) bana yönelip; ‘Ey Muhammed! Bunlar senden önceki peygamberlerin (aleyhimüssalatu vesselâm) vaktidir. Namaz vakti de bu iki vakit arasında kalan zamandır!’ dedi.” (Kaynak: Tirmizî, Salât 1; Ebû Dâvud, Salât 2).

Hz. Ebû Hureyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: Resulullah (aleyhissalâtu vesselam) buyurdular ki: “Bilesiniz, namazın bir ilk vakti bir de son vakti vardır. Öğle vaktinin evveli güneşin tepe noktasından batıya meyil (zeval) ânıdır. Son vakti de ikindinin girdiği andır. İkindi vaktinin evveli, vaktinin girdiği andır. Vaktin sonu da güneşin sarardığı andır. Akşam vaktinin evveli, güneşin battığı andır. Vaktin sonu da ufuktaki aydınlığın (şafak) kaybolduğu andır. Yatsı vaktinin evveli, ufuğun kaybolduğu andır. Vaktin sonu da gecenin yarısıdır. Sabah vaktinin evveli fecrin (aydınlığı) doğmasıdır. Vaktin sonu da güneşin doğmasıdır.” (Tirmizî, Salât 114, 151; Müslim, Mevâkît 6).




--------------------------------------------------------------------------------


Namazda âdâp nasıl olmalı?


Efendimiz’in (sas) bir veya iki kere yaptığı şeylere edep, mendup veya müstehap denir. Rüku ve secdede tesbihlerin üçten fazla yapılması, sünnet olan okuyuştan fazla kıraatte bulunulması gibi. Edepler sünnetleri tamamlamak için meşru kılınmıştır. Hanefilere göre namazın edepleri şunlardır: (bk. Buhari, Salat, 9; Ebû Davud, 106,107).

1) Erkeklerin iki avuçlarını iftitah tekbiri alırken yenlerinin içinden çıkarması menduptur. Bu durumda tevazua daha yakındır. Ancak soğuk gibi zaruret hali müstesnadır. Kadınlar ise kollarının açılmaması için ellerini elbiselerinin altından kaldırırlar.

2) Namaz kılan kişinin ayakta iken secde edeceği yere, rükuda iken ayaklarının üst kısmına, secdede burnunun iki kanadına otururken kucağına selam verirken omuzlarına bakması menduptur. Bunu yaparken hûşu içinde ve ihsan derecesinde namaz kılma gayreti içinde olmalıdır. Rasûlullah (sas) ihsanı şöyle tarif etmiştir: “Allah’a, sanki O’nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O, seni görmektedir.” (bk. Ebû Davud, Sünnet 16).

3) Esnerken ağzı açmamaya çalışmak menduptur. Buna güç yetmezse, elin arkası veya yeni ile ağzı kapamak gerekir.

4) Gücü yettiği ölçüde öksürüğü gidermek menduptur.

5) Kamet alınırken, müezzin “Hayye ale’l-Felah” deyince, imam ve cemaatin ayağa kalkması menduptur. İmam mihraba yakın bulunmazsa, her saf, imam aralarından geçeceği sırada ayağa kalkar.

6) “Kad kâmeti’s salâh (Namaz başladı)” denildiği zaman imam, namaza başlar. İmam bu hareketi ile müezzini doğrulamış olur. Bununla birlikte kâmet bittikten sonra namaza başlanmasında da bir sakınca bulunmaz.




--------------------------------------------------------------------------------


Ezan Duası

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Kim ezanı işittiği zaman: Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın Rabb’i Allah’ım! Muhammed’e (sas) vesîleyi ve fazîleti ver. O’nu, kendisine vadettiğin makâm-ı mahmûda ulaştır, diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur.” Okunuşu şöyledir: “Allahümme Rabbe hâzihi’d-da’veti’t-tamme. Vesselatil kâimeti, âti Muhammedenil vesilete vel fazilete ved-deraceter-rafîate. veb’ashü makâmen Mahmudenillezi veadteh. İnneke lâ tuhlifü’l-mîâd

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger