15 Eylül 2007 Cumartesi

HUZURA VARIŞ 3






Huzura Varış -3- (Namaz Dosyası)



Sohbetimizin başında, insanı ve kainatı ve bunlardaki Allah’ın terbiyesini,Rububiyetini ve kainatın ibadetini,insanın kulluğunun ve ibadetinin mânâsını, çok kısa ve kısır da olsa, anlamaya çalıştık.



Şimdi de, insanın, namaza duruşundan başlayarak, bundan önce izah etmeye çalıştığımız hakikatlerle birlikte, namazı anlamaya çalışacağız inşaallah...




Namazla ilgili âyetlerden birkaçı:



Cenâb-ı Hak, (30.sûre)Rum sûresi, 17-18. âyet-i kerîmelerinde şöyle buyuruyor:


“Akşama erdiğinizde ve sabaha kavuştuğunuzda Allah’ı tesbih edin.* Göklerde ve yerde olanların hamd ve senâsı Ona mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğle vaktine erişince de Allah’ı tesbih edip namaz kılın.”



(50.sûre) Kâf sûresinin 39-40. âyetlerinde ise: “...güneşin doğuşundan önce de(sabah), batışından öncede(ikindi) Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısmında(akşam +yatsı) ve secdelerin arkasında da(farzlardan sonraki nafile namazlar+vitr+tesbihatlar) Onu tesbih et.” buyuruyor.



Bir başka sûre, (4.sûre) Nisâ sûresi, 103. âyette Allah(c.c) şöyle buyuruyor:


“Şüphesiz ki namaz, mü’minler üzerinde belli vakitlerde farz kılınmıştır.”



(Allah nasip ederse, sohbetimizin ilersinde, 5 vakte tahsis edilen namazın, bu vakitlerde kılınmasının hikmetlerinden de bahsedeceğiz.)



Namaz, Hâlık-ı Zülcelâl tarafından, her yirmi dört saat zarfında tayin edilen vakitlerde mânevî huzuruna yapılan bir davettir.



Vahy gelmiş, Namaz gelmiş:


“Rasul-i Ekrem (a.s.m)’a daha ilk vahyin geldiği gün, Cebrâil(a.s), namazı öğretmiştir. Namaz henüz mü’minlere farz kılınmamışken, ilk vahyin hemen ardından öğretilen ilk ibadet, namazdır.



Peygamberimizle beraber, Hz. Hatice validemizin de kıldığı namaza, Rasûlullâh’ın evinde ve terbiyesinde bir çocuk olan Hz. Ali’de dehâlet etmişti.



Miraçta, diğer bütün mü’minlere farz kılınan 5 vakit namazın vakitlerinde, bizzat Cebrâil(a.s) gelerek, Rasûlullah(a.s.m) Efendimiz ve cemaatle beraber kılarak göstermişti.



Rasûl-i Ekrem, Rasûl olarak, merkezinde namazın yer aldığı bir hayat yaşamıştı. 23 sene boyunca, Mekke’de müşrikler en ziyade Kâbe’de namaz kılarken görmüşlerdi Onu.. medine’ye hicretinde ise, ilk işi mescidin yerini tâyin olmuştu.



Herhangi bir seferden Medine’ye dönüşünde yine ilk olarak mescide gidip, 2 rek’at namaz kılıyordu Aleyhissalâtü Vesselâm...



Farzları, nafileleri, bizim nazlandığımız 5 vakit farza mukabil, ona en azından bir 5 daha ilave eden sünnetleriyle, namaz, Habib-i Ekrem’in “iki gözünün nuru”ydu.



Zira namaz “dinin direği”ydi.”





Diğer dinler de namaz ibadeti vardı:


Kur’ân-ı Kerîmde pek çok âyet buna işaret eder. Bunlardan biri Yunus sûresi, 87. âyette şöyle buyrulmuştur: “Biz Musâ’ya ve kardeşine, ‘Mısır’da kavmizin için bir takım evler edinin, evlerinizi kıbleye dönük mescidler hâline getirin ve namazı dosdoğru kılın. Mü’minleri de müjdele’ diye vahyettik.” Evet.. diğer pek çok âyetten de, namazın, diğer Peygamberlerin dinlerinde de mevcut olduğunu görüyoruz. Demek, insan nerdeyse, namaz orda olmuş...!!!



İlk secde etmeyen de, şeytan olmuştur...



Allah Rasûlü (a.s.m), bir hadislerinde şöyle ifade buyurmuşlardı: “Kişiyle şirk arasında namazın terki vardır.”



“Onun bildirdiği üzere, içinde namaz olmayan, merkezinde namaz durmayan bir hayatın hayrından da söz edilemezdi.



Bu yüzdendir ki, Allah Rasûlü’nün, vefatından önce yaptığı son vasiyetinde, öncelikli unsurun biri “eliniz altındakilere iyi davranmak iken, diğeri de namazdı. Vefatı hengâmında, “Namaza! namaza devam ediniz” demekten , “namaza, namaza” diye uyarmaktan dûr olmamıştı.”



Rasûl-i ekrem (a.s.m)’ın buyurduğu üzere: “Namaz, mü’minin miracı”ydı.





Namaz, nasıl yaşamam gerektiğininin bir tarifidir..



Günlük yaşantımızın bir biçimlemesidir.



Hayatını namaz ekseninde yaşayan bir mü’min için,


hayatın kendisi ubudiyettir, kulluktur...



İşte, namazın insanın dünyasındaki yeri budur.




Namaz insanın kadr-i kıymetini, mahiyetini, kulluğunun içindeki sultanlığını bir ihtardı. Kimin huzurunda olduğumuzu, hayatımızı kimin huzurunda yaşadığımızı idrakin, kulluğun, bir talimiydi, tarifiydi...



Namazda, insan, bir kul olduğunu hatırlar. Bir Rabbinin olduğunu, Rabbinin onu yaratıp da boşıboş bırakmadığını hatırlar. Rabbinin merhametini anlar. Aczini, fakrını Rabbine karşı ilan eder.



İnsan yaşamında, bir yandan ihtiyaçlarının ne denli sınırsız olduğunu görür, öte yanda, herşeyi onun için, ve onunla uyumlu yaratan, terbiye eden Rabbinin sonsuz ihsanlarını idrak eder. Rabbinin insana olan ikramına, ihsanına karşılık, nasıl şükredeceğini bilemez hâle gelir. Bu hâl onu, el bağlamaya götürür, bel bükmeye götürür, yüz sürmeye götürür.


Korkularında, endişe ettiği şeylerde, şikayetlerini, Rabbine arz eder...



Bunu yapmayan insan kendisinin gafilidir, kendinin cahilidir ve nefsini bilmediğinden, Rabbinden de gafildir.



Namaz, Rasulullâh’ın hayatının merkezinde olduğundan bahsettik.



Evet.. Namaz, Allah Rasûlü’nün, hayatını onun etrafında örgülediği, yaşadığı bir çekirdek hükmündedir.




Demek ki,



Kainatın meyvesi insan,



insanın meyvesi ibadet,



ibadetin özü, çekirdeği namazdır..!



B.zaman’ın ifadesiyle:


“Kâinat bir şeceredir. Anasır(unsurlar) onun dallarıdır. Nebâtat yapraklarıdır. Hayvanat onun çiçekleridir. İnsanlar onun semereleridir. Bu semerelerden en ziyadar, nurlu, ahsen, ekrem, eşref, eltaf, Seyyidü’l Enbiya Ve’l Mürselîn, İmâm’ül Müttakîn, Habîb-i Rabb-ül Âlemîn Hz. Muhammed’dir.”



Namazın da bir çekirdeği var mıdır???



Evet.. Namazın dahi çekirdeği vardır.



O çekirdekler: “Sübhânallah, Elhamdülillâh, Allahu Ekber” kelimeleridir. Bu mübarek kelimelerin ifade ettikleri mânâlar, namazın çekirdekleri hükmündedirler.



Sübhânallah:


Sübhanallah, Allah’ı bir takdistir. (kusursuzluğunu ifadedir)


Allah’ın kusursuz, eksiksiz olan Rububiyetinin saltanatı karşısında, kulun kendi kusurlarını görüp, istiğfar ile, Rabbini tesbih etmesi, Sübhânallah kelimesiyle bunu ifade etmesidir.



Allâhu Ekber:


Allahu Ekber, tekbîrdir (Allah’ın büyüklüğünü ifade etmek) , tâzim’dir.(tâzim: kelime mânâsıyla, bir Zatın büyüklüğü karşısında, hürmet ifade eden tavırdır.)


Kulun kendi zaafını ve mahlukatın(yaratılanların) aczini görmesiyle, Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmayan, zerreyi de, güneşi de döndüren, terbiye eden kudretinin, azametinin karşısında, huzû ile (mahviyet ve tevazu ile) rükûya gidip, Rabbine iltica ve tevekkül etmesidir.



Elhamdülillâh:


Elhamdülillâh, şükürdür.


Kulun kendi ihtiyacını ve mahlukatın fakr ve ihtiyaçlarını, Rabbinin hazine-i Rahmetine dua ile arz edip; Rabbinin ihsânını ve nimetlerini şükür ve senâ ile ilân etmesidir.



İnsan, bu 3 mübarek kelimenin içerdiği bu öz mânâları, namazda hareketleriyle ve lisanıyla ifade ediyor.




Demek, tesbih, tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler. Ondandır ki, namazın harekât ve ezkârında(zikirlerinde) bu üç şey, her tarafında bulunuyorlar.


Hem ondandır ki, namazın mânâsını tekid ve takviye için, şu kelimât-ı mübareke, 33 defa tekrar edilir; namazın mânâsı bu mücmel(öz olan) hülâsalarla tekid edilir (sağlamlaştırılır, kuvvetlendirilir).” [9.söz]



İşte, namazın, mânâsının özü, bu 3 çekirdektedir.



NAMAZA DURUŞ



Şimdi, birlikte, bir namaza duralım.... hayalen...



Ve namazımızla ifade ettiğimiz bu öz, çekirdek mânâların ayrıntılarını da görelim.. inşaallah... Namazda okuduğumuz âyet ve duaların sırasını gözetmeyeceğiz. Mevzunun dağılmaması ve aklımızın karışmaması için, inşaallah bilinmesi gereken en önemlilerinden bahsetmeye çalışacağız.



Niyet:



Namaza duruş, niyetledir. Niyet, namazın farzlarındandır.



Niyet, namazdaki huşu’muz için çok önemlidir. Niyeti ale’l-acele yapıp aniden namaza durmak, huzurun edebine aykırı birşeydir.



Diyelim ki, bir ülkenin başkanı, falanca saatte, bizimle görüşmek istediğini belirtti. Siz sözü edilen saatten dakikalar öncesinde başkanın kapısında beklerken, tam da görüşme saatinde,


-geç kalmış ve koştura koştura geliyor bile olsanız-, edebe uygun bir şekilde dekanın kapısını tıklatmadan içeri girer misiniz ?? Ya da, Paldırküldür kapıdan içeri kendinizi atıp, mâruzatınızı mı arzedersiniz?


Temsilde hata olmasın, namaza niyetimiz de sanki, edebe uygun bir tarzda olmayınca,


apar topar biran önce klımak niyetiyle’ namaza durunca, niyetten maksud olunan gaye, yerine gelmemiş oluyor.


Namaza niyetimiz, namaza verdiğimiz değerin, namaza gösterdiğimiz hassasiyetin, Rabbin huzuruna çıkmak üzere olduğumuza ne kadar müdrik olduğumuzun bir göstergesidir.


Bu yüzden niyet çok önemlidir.


Niyetten kasdettiğim, meselenin fıkhî boyutu değil mâlumunuz... yani, kaza namazına ya da farz namaza nasıl niyet edileceği değil anlatmak istediğim..


Huzura varış hakikatini müdrik(idrak etmiş) bir halde, namaza niyet etmemiz çok önemlidir.


5-6 sn. de olsa bunu düşünmek yani... Âlemlerin Efendisinin huzuruna çıkmadan önce, kapıyı tıklatmak gibi...




Hz. Ali (r.a), namaz vakti girince hâli değişir, rengi atar ve titrerdi.Sebebi sorulduğunda:



-Bilmezmisiniz ki, derdi; bu vakit, Allah’ın yerlere ve göklere teklif edip de onların yüklenmekten kaçındığı bir emanetin edâ vaktidir! Ben bu emaneti (yani insanlık ve onun gereği olan namazı) yüklenmiş bulunuyorum. Yüklendiğim bu ilâhi emaneti en güzel bir şekilde edâ edip edemeyeceğimi de bilmiyorum..!





Sohbetimizin bu kısmında, namaza dair yaptığımız bir anketten, bir arkadaşımızın cevabını sizlerle paylaşmak istiyorum:



Namazın bir teneffüs vakti olduğunu belirten ve secdeye varmanın, muhteşem olduğundan bahseden bir arkadaşımız şöyle diyordu:



Secde edileceği zaman insanın dizleri titremeli! Düşünsenize! Kiminle karşı karşıyasınız!? ”



Evet...Dünyada Allah’a yakınlığın nihayeti namazdadır; ahirette yakınlığın nihayeti rü’yettedir. Diğer ibadetler, namaza için birer vesiledir. Namaz, esas maksaddır..!



(Sohbetin ilersinde, namazdaki huşu’dan ayrıca bahsedeceğiz nasip olursa inşaallah...)



Evet.. Namaza niyetle durulur...



Tekbir:



Namaza giriş ise, tekbirledir.



Mevlânâ Hz. leri namazdaki tekbiri, kurbanı kesmeden önce getirilen tekbire benzeterek, “Namaza başlarken ‘Allahu ekber’ demek, hakikatte, nefsi dünyadan kesmek içindir” der.


Namaza girişimizin bir ifadesi olan başlama tekbiriyle, dünyayı ellerimizin tersiyle arkamıza atar; onunla olan alâkamızı keseriz.


Mânen:


“Dünyanın aldatıcı cazibesini arkama atıyorum, “seni tercih ediyorum Allah’ım..!”deriz..



Rasul-i Ekrem (a.s.m) Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmuştur:


“Namazın anahtarı temizlik ve abdesttir. Dünya işlerini haram kılan yeri başlama tekbiridir, dünyevî işleri helâl kılan yeri de sonundaki selâmdır.”



Evet... Namaza tekbirle girdik inşaallah..



Şimdi,




İnsan-fatiha-namaz hülâsaları :



Evvelen:



Namaza duran kimdir?



İnsandır....


İnsan denilen mevcud kimdir?


Bütün âlemin küçük bir misâli..Âlemin hülâsasıdır(özüdür).(bundan daha önce bahsetmiştik.İnsan, kainatın küçültülmüş bir nümunesiydi)


Namaza duran, şimdi kimdir?


Âlemdir..!


Namaza giren bir mü’min demek; tüm âlem namaza girmiş demektir.



İkincisi:



Her namazda okuduğumuz sûre, Fatiha’dır.



Kur’an’da ne varsa, Fatiha’da toplanmıştır.



*Allah,bütün esmâsını(isimlerini), dünyada ve ahirette, kainatta ne varsa, hepsini mânâ cihetiyle indirilen kitaplarda ve suhuflarda(sayfalar) toplamıştır.



*Hepsinin hülâsası Kur’ân’dadır. Âlemde ne varsa,(mânâ cihetiyle) Kur’ân’da vardır.



*Kur’ân’da da ne varsa, hepsi Fatihâ’dadır.



Hülâsa:



Namaza duran: Âlemin hülâsası insandır.


Okunan Fatiha: Tüm suhuf ve kitapların,âlemin mânâsının,Allah’ın esmâsının hülâsası olan Kur’ân’ın hülâsasıdır.Özü, özetidir.




Üçüncüsü:



Namaza duran insan, âlemin hülâsasıydı.



Okuduğu Fatiha da âlemin bir hülâsasıydı.Kur’ânın özüydü.



Peki namaz nedir?



1.Namaz, bütün ibadet çeşitlerinin bir fihristesidir:



a. İslâmın 5 şartı namazda vardır. Hac, oruç, zekât, kelime-i şehâdet.(Kâbeye yönelerek namaz kılıyoruz, yeme içme namazda mümkün olmuyor, kelime-i şehâdeti zaten getiriyoruz)



b. İnsanda, 360 âzâ vardır. (13) Herbir âzâ –müstakil bir insan gibi- ayrı bir ibadetle mükelleftir.


Kulağın ibadeti: Hakkı duymaktır.


Gözün ibadeti: Secdeye bakmaktır.


Dilin ibâdeti: Allah’ı zikretmektir.


Ayağın ibadeti: Kıbleye yönelmektir.


Tüm âzâları Rabbin adına işlettirmektir yani...


Namazda hepsi mevcuttur.



c. Kur’ân’da ne kadar emir ve nehy varsa hepsi namazda mevcuttur o anda. Meselâ: “Gıybet etme, anne babaya itaat et, cihat et..” gibi..Namazda gıybet etmiyoruz. Anne babaya, bir isyan söz konusu değil. Nefsimizle da cihat var namazda. vs...


Evet.. namaz bütün ibadet çeşitlerini içinde bulunduran bir ibadettir.



2. Envâ-ı mahlûkatın ibadetleri de namazdadır:



(24.sûre) Nur sûresi, 128. âyetinde:


Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve kanat vuran kuşlar, Allah’ı tesbih ederler. Onların hepsi ibadetini de bilir; tesbihini de. Allah ise, onların işlediklerini hakkıyla bilir.


buyruluyor.


Kainatta yaratılan ne kadar mevcudât varsa, hepsinin kendine mahsus bir tesbihi, bir ibadeti vardır.



Namaz, tüm mahlûkatın ibadetlerine bir fihristedir.


Âlem yaratıldığından beri, kimi secdede, kimi rükûda, kimi kıyamda, ibadet hâlinde bulunan meleklerin ibadetlerine, namazımızla işaret ederiz. Hepsinin bir çeşit, bir tarzda ibadetleri ve tesbihleri varken, insan, namazında bunların hepsini birden ifade eder.


Sadece melekler değil, diğer mevcudatın ibadetlerinin de bir haritasıdır.



Kıyamdayken ağaçların,


Rükûda dört ayaklıların,


Secdede sürünen hayvanların,


Tehiyyatta dağların taşların ibadetlerine işaret vardır.



Elhâsıl: Her bir yaratılan mahlukatın kendine mahsus ibadeti ve tesbihi, namaza ait bir cüz’dür.


İnsan tüm kainatın ibadetlerini içine alan, kainatın hülâsası olan namazla emrolunmuştur.




Buraya kadar paylaştıklarımızı özetlersek:



-Namaza duran kimdi?


-Âlemin hülâsası olan insan.Tüm âlemlerin, kainatın adına namaza duran insan...



-İnsanın namazda okuduğu Fatiha nedir?


-Tüm kitapların, suhufların, âlemlerin mânâsının, bütün esmânın hülâsası olan Kur’ân’ın hülâsası.



-Namaz nasıl bir ibadettir?


-Bütün ibadet çeşitlerini içine alan bir ibadet fihristesi,Kur’anda geçen tüm ibadetlerin, emir ve yasakların bir hülâsası...


-Yaratılan bütün mevcudatın ibadetlerine işaret eden bir harita...



devam edecek...

hanımlar.com adresinden alıntıdır

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger