24 Eylül 2007 Pazartesi

Muhteşem Bir Sevgi İletişimi: Namaz (Vehbi Vakkasoğlu)

Muhteşem Bir Sevgi İletişimi: Namaz (Vehbi Vakkasoğlu)

Namaz, Rabbimizle kurduğumuz en güçlü sevgi iletişimidir. Huzurunda huzur bulduğumuz, Yüceler Yücesi’ni ancak namazda bütün varlığımızla hissederiz; varlığında varlık buluruz.

Başlangıç tekbiriyle ellerimizi kaldırıp her şeyi geriye, arkaya, ikinci plana atarız. Birliğinde dirlik ve dirilik buluruz. Güzel isim ve sıfatlarıyla kuşatılırız; üzerinde durduğumuz seccade kanatlanır ve bizi ötelere, ötelerin ötesine götürür. Bir nur ve huzur iklimine taşınırız. İmanımız güçlenir, derinleşir, mânevî lezzetini ruhumuza daha çok tattırır. Miraç hediyesi namaz, böylece bizim de miracımız olur.

Namaz, kulluk davetine icabette sorumluluğumuzu hissetmektir,

“ Sözümde duruyorum, Sen benim Rabbimsin ve huzurundayım.” diyerek isbât-ı vücut etmektir. Bu sebeple, en derin ve anlamlı kulluktur namaz. Kimin huzurunda durduğumuzu bilerek varılır hakikatine. Hiç kimseye yapılmayanlar yapılır Cenâb-ı Hakk’a. Böylece O’nun eşsizliği, tekliği, birliği, beş vakit namazla fiilen ilan edilmiş olur.

İnsan zayıf, sonlu ve sınırlı bir varlıktır. Kudreti sonsuz olanın huzurunda, O’ndan başka her şeyi unutarak durur, en derin saygıyla eğilir ve sonra da, koyar varlığının en kıymetli uzvunu yerlere. Böylece, kime secde ettiğini bilerek gerçek namaza ulaşmaya çalışır. Bu, sadece bedenin değil, rûhun da secdesidir. Böyle olduğu içindir ki, nefsâniyet bütünüyle serilir yerlere, benliğin burnu sürtülür, gurur sürgün edilir. Bu hâli yaşayan kul, kendi kişiliğinin farkına varır, sahibine, mâlikine, yaratıcısına teslim olmanın, varlığında ebedî bir varlık bulmanın saadetine erer.

Namaz bu sebeple rûhun zaferi, nefsin hezîmetidir. Ancak bu zafer, bir seferlik değildir. Çünkü nefs, her hezimetten sonra, yeniden ve bir daha serildiği ve devrildiği yerden kalkmak ve intikamını almak için harekete geçecektir. Bu sebeple, dünya imtihanında mü’mini başarıya götüren en temel güç namazdır. Namazsız insan, nefse ve şeytana karşı çok önemli bir korunma, beslenme ve güçlenme unsurundan mahrum kalmış demektir. Namaz, imanların teyidi ve sınanmasıdır. Mü’min namazda sudaki balık gibidir, namazla hayat bulur. Kanatlanır İlahi huzura ve tabii ki bu âlemden hiç çıkmak istemez. Büyüklüğü önünde yokluğa varan küçüklüğünü, gücü önünde acizliğini, sınırsız zenginliği karşısında fakirliğini iyice anlar. Kendi adına ne kadar yoklaştığını, Rabbi namına ne kadar çoklaştığını hisseder, O’na güvenip dayanmanın ve ancak O’ndan yardım dilemenin doyumsuz zevkini yaşar.

Necip Fazıl rahmetli, “Namaz kılabildiğiniz için de namaz kılın, secde edebildiğiniz için de şükür secdesi yapın.” derdi.

Rahmetli Hacı Annemiz, gençliğinde hocasına, “Bu aralar namaz kılamıyorum.” diye dertlenir. Mürşidinin cevabı sarsıcıdır…

“ – Sen, bu vakte kadar hiç namaz kıldın mı ki!” Namazın hakîkati, bir çınar tohumunun ağaçlaşıncaya kadar yaşadığı merhalelerce çokluk ve çeşitlilik arzeder. Yani her namaz aynı değildir. Ancak namazın hakikisi, kılanı en güzel ahlâka yüceltir. Namazı bize öğretenin ahlâkına getirir.

Namaz günaha giden yollarda en etkili frendir. Efendimiz (sav)in ifadesiyle, mümini beş vakit yıkayan ve arıtan bir ırmaktır.

Namaz, bittikten sonra da devam eder. Hz. Mevlana, bu manaya işareten der ki:

“ – Öyle bir abdest al ki, hiç bozulmasın.

Öyle bir namaz kıl ki hiç bitmesin. Âşıka beş vakit yetmez, beş yüz bin vakit arzu eder. Zira namaz, Sevgililer Sevgilisi olan yüce Yaratıcıya vuslattır.

Gerçek âşık, vuslatın bitmesini ister mi?”


Gerçek namazdan sonra camideki saflar dışarıda da gönül safları olarak devam eder. Namaz, Efendimiz (sav)’in tâlimiyle hayat buldu, hayatı hayatlandırdı. Bu sebeple namazsız hayat, bayattır. Namaz hem rûhun rahatı hem de vücûdun sıhhati oldu. Nasıl maddî organlarımız hareketsizlikten kireçlenirse, mânevî organlarımız da tembellikten durağanlaşır, cansızlaşır ve nihayet ölür. Yaratılış çizgisinde çalışmayan her organın kireçlenip romatizmaya yol açması gibi mânevî organların tembelliği de daha beter bir hastalığa, rahatizmaya yol açar, sonra hisler iptal olur.

Namaz, bütün ibadetlerin özetidir. Cenâb-ı Hakk’a saygının, varlık ve birliğini tasdîkin, nimetlerine şükrün hasıdır. Önceden ve peşinen alınmış sayısız nimete teşekkür, bilemediğimiz nice İlâhi iyilik ve yardıma derin bir hamddır.

Namaz, ibadetlerin temsilcisidir. İnsan, namazla bütün mahlûkatın ibadetlerini Cenâb-ı Hakk’a takdim eden bir sözcü konumuna yükselir.

Namaz, kulluğun özü, özeti, fihristi ve kulluk bilincinin zirvesi.

İnsanın yüce Yaratıcı önünde eğilerek yücelişi ve bütün yaratıklardan üstte ve öte oluşu. Secdeden arşa açılan pencere ile rûhun rahatı ve gönlün nefes alışı…

Namaz, kalbin gıdası,

Benlik ve ruhun imhası,

Güzel ahlakın duası,

Ve Rab ile kurulan muhteşem bir sevgi iletişimi,

“Mü’minin miracı”

En çetin kulluk imtihanı,

Kapımızı günde beş kez çalan Hakk misafiri,

Nefs ile yapılan büyük savaşın ağır topu,

Efendimiz (sav)’e yollanan Hakk hediyesi,

Mü’minleri kullukta eşitleyen birlik ve beraberlik kaynağı,

Namaz, ebediyen varolmak isteyenlerin vefalı yari,

Namaz, Rabbimizle aramızda dostluk bağı,

Namaz, birlik ve dirlik bereketi,

Rabbe yaklaştıran vesile,

Sevginin Sahibi’ne kavuşturan vuslat,

Yeryüzü varlığı olan insanı gökyüzüne kanatlandıran Burak, Manâ dilinde tad,

Cennetten ödünç alınmış zaman dilimleridir namaz. Namaz kimliğimizin göstergesi,

Gemilerin hangi milletlere âit olduğunu gösteren bayraklar gibi

Belirler bizi…

Yüce Yaratıcıya bağlılığımızı ilan eder.

Namazı bir kere hakikatiyle kılanı,

Namaz bin kere kulluk sırrına erdirir.

Bu sebeple, “Her gün beş defa çok değil mi, diyene, Haklısın, deriz.
Ömürde bir kere de kılsak, olur aslında…

Ama biz, günde beş kere,

O bir namazı ararız.

Yine de bulduğumuzdan emin olamayız.”


***** Namazlarımız namaz ola!

Ömrümüz namazın gerektirdiği ahlâk ile,

Baştan sona namazlaşa…

kaynak: yenidünya dergisi

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger