15 Eylül 2007 Cumartesi

HUZURA VARIŞ 7

Huzura Varış -Son Bölüm- (Namaz Dosyası)

Namaz monoton bir ibadet değildir



Namaz bize bazen monoton bir ibadet gibi görünebiliyor.. Rekatler, okuduğumuz sûreler vs. hemen hemen hep aynı . Aslında, namaz monoton bir ibadet değildir. Çünkü, her namaza durduğuuz zaman diliminde, dünya tümüyle değişmiş oluyor. Mekân, her an değişiyor. Dünya sabah namazında döndüğü yerde dönmüyor. Zaman zaten öğle vakti olmuş ve değişmiş.... İnsanın kendi iç dünyası da, gün içinde farklılık arzeder. Sabah namazına duran bizle, öğle vaktinde namaza duran biz arasında çok farklar görünür. Duygularımız, olaylar, yapmış olduğumuz işler değişmiştir çünkü. Farklı bir vakitte, farklı duygularla rabbimize yöneliriz her vakit. Bir vakit diğer vaktin asla aynı değildir. Ne biz, ne âlem kararında kalmaz.. Sürekli değişir.

Ayrıca değişen bu âlemin, her an yaptığı yeniden bir tesbihi, bir ibadeti olduğundan, onların yeni ibadetlerini Rabbimize takdim ederiz... Yaptığımız takdim de her an tazedir... her an taze hamdleri, şükürleri, ibadetleri takdim ederiz...O yeni ibadet ve tesbihler de amel defterimize kaydolur..

Hem Rasûlullâh’a her seferinde, yeniden biatımızı da yenilemiş oluruz, Ona ittiba edeceğimize dair sözümüzü hatırlarız. Ve bizde her an tazeleniriz, her an binlerce hücremiz ölür ve yerine yenisi yaratılır.

İşte bu yüzden, namaz monoton bir ibadet değildir...



Asr-ı Saadet devrinde, Rasûlullâh’tan ders almış, sahabelerin namaza verdikleri ehemmiyet akıllarımıza durgunluk verecek bir tarzdaydı.



Misver b. Mahvere’nin rivayetinde şöyle diyordu:

“Hz. Ömer (r.a) hançerlendikten sonra yanına geldim. Oradakilere ‘durumu nasıl?’ dedim. ‘gördüğün gibi’ diye cevap verdiler. Baygın bir haldeydi. ‘Namazdan başka birşeyle onu uyandıramazsınız’ dedim.

‘Ey mü’minlerin emiri, namaz vakti geldi’ dediler. Hz. Ömer (r.a) : ‘Peki kalkayım2 diyerek, kalktı ve namaza durud. Namazı terkedenin durumunu düşündü.” (26)





Rasûl-i Ekrem (a.s.m) Efendimiz, gece ayakları şişene kadar namaz kılardı. Hz. Âişe(r.a.) vâlidemiz, kendisine , “Yâ Rasûlullah, Allah(c.c), senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetmiştir, engellemiştir, yani sen günah işlemezsin ki.” deyince, Allah Rasûlü (a.s.m) şöyle cevap vermişti: “Yâ Âişe, efelâ ekûnü abden şekûra?” yani: “Ey Âişe, çok şükreden bir kul olmayayım mı?”









Başka bir rivayet de şöyledir:

“Rasûl-i ekrem (a.s.m) namaza başladığı zaman, çevresinde bulunanlar, O’nun göğsünden, kaynayan bir buhar kazanının fokurtularına benzeyen fokurtular işitirlerdi.”



Allah Rasûlü kıyama durduğu zaman, huzurdan ayrılmak istemezdi. Kıyamda o kadar kalır, zamm-ı sûreleri o kadar okurdu ki, ayakları şişerdi. Sonra rükû, ondan sonra da secdede o kadar kalırdı ki, görenler onu vefat etti sanırdı.


hanımlar.com adresinden alıntıdır

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger