15 Eylül 2007 Cumartesi

RESULULLAHIN NAMAZI

Hz. Peygamber ne cennet arzusu, ne cehennem korkusuyla gözyaşı döküyordu. O sadece Rabbine daha yakın olup, O'nun sevgisine lâyık olma emeliyle ibadetlerini yerine getiriyordu. O'nun namazının bakın ne gibi manevi anlamları vardı?


İnsan Yayınlarının Psikoloji serisinden çıkan ilginç bir kitap bugünlerde raflarda yerini aldı. Esme Sayın Ekerim’in Namaz ve Karater Gelişimi adlı kitabı, İslamiyet’in beş şartından bir olan ibadetin insan ruhunu nasıl etkilediğini göz önüne seriyor.

Namazın bireye davranış ve dürtülerini kontrol etme imkanı verdiğinin altını çizen çalışma, namaz ibadetini bir çok açıdan ele alarak ahlaki oluşuma etkilerini psikolojik metotlarla ayrıntılı şekilde göstermeyi hedefliyor.

4 ana bölümde oluşan kitabın ana başlıkları İbadet Kavramı, Karakter Kavramı, Namaz İbadeti ve Tasavvufi açıdan namaz başlıklarını taşıyor. Alt başlıklarda ise Namaz- Sorumluluk duygusu, Namaz- Zaman ve çalışma disiplini, Namaz sabır ilişkisi gibi ayrıntılara dikkat çekiyor.

Söz konusu kitaptan sizler için ilginç bir bölüm seçtik:

HZ. PEYGAMBERİN NAMAZININ MANEVÎ ANLAMLARI

Hz. Peygamberin ibadet hayatı, ilâhî aşk ve muhabbetin en üst düzeyde yaşandığı bir dünyadır. Resulüllah, her an Rabbine dua eden, yalvaran, ağlayan, Rabbini anan, şükreden, O'na tevbe eden; secde ve rükûda Rabbinden ayrılmamayı dileyen bir peygamberdir.

ALLAH’A DAHA YAKIN OLMAYI İSTERDİ

Atâ, Hz. Peygamberin ibadet hayatının manevî yönleri hususunda bize şu bilgileri naklediyor: "Ubeyd bin Umeyr ile Hz. Aişe'nin yanına gitmiştim. Hz. Aişe'ye, 'Bize Resulüllah'ta gördüğün en ilgi çekici şeyin ne olduğunu anlatır mısın?' dedim. Hz. Aişe ağlamaya başladı ve şöyle dedi: 'Onun hangi hâli ilgi çekici değil ki? Bir gece bana gelmiş, benimle yatağa girmiş, cildim cildine değmiş, sonra bana, 'Ey Ebu Bekir'in kızı! Beni bırak da Rabbîme ibadet edeyim.' demişti. 'Şüphesiz ki bana yakın olmanı arzu ederim' dedim ve kendisine müsaade ettim. Yataktan kalktı, su kırbasının yanına gitti. Abdest aldı, abdest uzuvlarını bol su ile yıkadı, sonra namaz kılmaya başladı. Biraz sonra ağlamaya başladı. O kadar ki, gözünden dökülen damlalar göğsünü ıslatmıştı. Sonra rükûya vardı, rükû hâlindeyken de ağlamaya devam etti. Sonra başını kaldırdı; yine ağladı, ağlaya ağlaya secdeye indi. Secdeden başını kaldırdı. Bilal sabah ezanını okumak için gelene kadar ağladı. Dedim ki: 'Ya Rcsulüllah, seni bu derece ağlatan şey nedir, Allah senin geçmiş gelecek bütün günahlarını affetmedi mi?' Şöyle buyurdu: 'Allah'a çok şükreden bir kul olmayayım mı?'"

Bu örnekte de görüldüğü üzere Hz. Peygamber ne cennet arzusu, ne cehennem korkusuyla gözyaşı döküyordu. O sadece Rabbine daha yakın olup, O'nun sevgisine lâyık olma emeliyle ibadetlerini yerine getiriyordu.

GECELERİ AYAKLARI ŞİŞENE DEK NAMAZ KILARDI

Hz. Aişe, Hz. Peygamberin ibadet hayatı hususunda bize şu bilgileri aktarmaktadır: Hz. Peygamberin geceleri ayakları şişinceye kadar ayakta durup ibadet ettiği olurdu.
Ramazan'ın son on günü gelince Hz. Peygamber geceleri ibadetle geçirir, ailesini uyandırır, kendisini ibadete verir, başka bir işe bakmazdı. Özellikle her sene Ramazan ayını itikatla münzevî olarak geçirmeye dikkat eder, dünyevî işlerle ilgilerini keser, zikir ve ibadet ederdi.
Gece kalkıp namaz kılmak (teheccüd) zaten onun için farz namazlardan biriydi. Bu örnekler incelendiğinde Hz. Peygamberin Rabbi ile ilişkileri hususunda son derece hassas davrandığı; ibadetler esnasında duygusal bir yoğunluk ve coşkunluk yaşadığı anlaşılmaktadır. Resulüllah günlük meşgalelerinin haricinde Rabbine sevgi ve şükrünü sunmak için çok özel bir vakit ayırır; o bu ibadet esnasında dünyanın ve ahiretin süflî arzularını terk ederek sadece Rabbiyle beraber olmaya özen gösterirdi.

Muhabbet ve sevginin hakikati, insanın kendisine hiçbir şey bırakmayacak şekilde bütün varlığını sevgiliye hibe etmesidir. Böylece muhabbet bütün tercihlerin sevgili lehinde yapılmasıdır.

Resulüllah'ın ibadet hayatını şekillendiren temel esas da Rabbinin sevgisini bütün sevgilerin üstünde tutması ve Rabbinin sevgisini diğer sevgilere kapı yapmasıdır. Resulüllah'ta Allah sevgisi insan ve ümmet sevgisine de bir kapı açmıştır.

KURAN OKUTUR VE DİNLERKEN DUYGULANIRDI

Resulüllah'ın bütün insanlığı kuşatan sevgi coşkunluğunu gösteren en güzel örneği bize Abdullah bin Mesud aktarmaktadır.

Abdullah bin Mesud şöyle anlatmaktadır: "Bir gün Hz. Peygamber bana 'Kur'an oku!' diye emir buyurmuştu. 'Kur'an sana nazil olmuş iken sana mı Kur'an okuyayım?' dedim. Resulüllah'ın, 'Ben, Kur'an'ı başkalarından dinlemeyi de severim.' buyurması üzerine Nisa suresini okumaya başladım. 'Biz her ümmete bir şahit, seni de onların üzerine şahit getirdiğimizde onların hâli nice olur!' ayetine geldiğimde, 'Şimdilik bu kadar yeter.' buyurdu. Bir de baktım gözlerinden yaşlar akıyordu."
Bu olayda Hz. Peygamber, ümmeti içerisinde şefaat ve şahitliğine lâyık olamamış kimseleri düşünmüş; bu insanlar için hıçkırıklara boğulmuştur.

Hz. Peygamber ibadetleri esnasında dünya ve ahiretin süflî arzu ve ihtiraslarını aştığı gibi zamanı ve mekânı da aşar; zaman ve mekânın insanı sınırlandıran dar boyutları içerisinden çıkardı.

BİR REKATTA BİR KAÇ SURE OKURDU

Resulüllah'ın bu özel durumuyla ilgili en güzel örneği bize Huzeyfe bin Yeman anlatmaktadır: "Bir gece Hz. Peygamber ile namaz kıldım. Resulüllah, Bakara suresini okumaya başladı. Yüz ayet okuduktan sonra rükû eder dedim, yüz ayeti geçti. Sonra bu sureyi bir rekatte okumak suretiyle namaz kılacaktır dedim, geçti rükû etmedi. Nisa suresini okumaya başladı. Onu da okudu. Sonra Âl-i İmran suresini okumaya başladı, onu da okudu. Ağır ağır okuyordu.
Konuyla ilgili diğer örneğimizi de Abdullah bin Şıhhır nakletmektedir: "Bir gün Resulüllah'ın yanına gelmiştim. Namaz kılıyor tan göğsü kaynar kazan gibi ses çıkarıyordu."
Hz. Peygamberin ibadet hayatının manevi" yönü Allah'ı görüyormuşçasına O'na ibadet etme ve yaptığı ibadetin Allah'ın çıkmadan önceki son ibadeti olduğuna inanma şuurudur.
Bu hususta Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Dünyadan veda edecekmişçesine, Allah'ı görür gibi namaz kıl. Sen Allah'ı görmüyorsan da O seni görüyor."

PEYGAMBERİN NAMAZLARDA ETTİĞİ DUA

Bu dua Hz. Peygamberin ibadetlerinde tecrübe ettiği manevi derinliği göstermesi açısından çok önemi: Allahım! Doğu ile batı arasını birbirinden uzaklaştırdığın gibi, beni de hatalarımdan uzaklaştır. Allahım! Beyaz elbise kirden temizlendiği gibi, beni de hatalarımdan temizle. Allahım! Su, kar ve dolu ile benim hatalarımı yıkayıp temizle." Hz. Peygamber, bu duayı farz namazlarda okurdu.

CEMAATLE KILINAN NAMAZLARI KISA TUTARDI

Hz. Peygamberin ibadet hayan incelendiğinde dikkat çeken en önemli nokta onun cemaatle kılınan farz namazları kısa tutmasıdır. Hz. Peygamber cemaat içerisinde çocuk, yaşlı, hasta, emzikli veya çocuklu bir annenin varolabileceğini düşünerek onların farz namazları cemaatle kılmaktan mahrum kalmamaları ve sürekli cemaatle namazlara devam edebilmeleri için, cemaatle kılınan farz namazları kısa tutmuştur. Cemaatle kılınan namazları uzatarak insanlara bu hususu zorluk yaşatan kişileri uyarmış; onlara ciddi tepki göstermiştir

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger