22 Eylül 2007 Cumartesi

GERÇEK NAMAZDA YANILMA

Kur'an'da "Namazda yanılmak" diye geçen şey nedir? Tefsirciler bunu namaz vaktine dikkat etmemek, terk ettiği zaman üzülmemek, dünyaya ait beklentilerle namaz kılmak olarak açıklar.
Vay haline o namaz kılanların ki, kıldıkları namazın değerine aldırış etmezler." (Maun 5-6) Yani vay hallerine, yazıklar olsun o cehennemin veyl denilen ve kan, irin akan deresine düşecek olan namaz kılanlara, daha doğrusu namaz kılıyor gibi görünen mü'minlere. "Ki onlar namazlarında sehiv etmişlerdir, yanılmışlardır."

Dinin direği ve kulların derli toplu kalb ile Hakk'ın huzuruna durarak bir yükselişi, Allah'a kavuşmaya bir çeşit vasıl oluşu demek olan ve hidayet olarak O'nun rızasına, doğru yoldan yaklaşmak üzere emrine göre kulluk vazifelerini ihlas ile yapmak için şevk ve uyanık olmaları gereken namazlarında gaflet ile yanılmaktadırlar. Dikkat edilecek husus sehiv ile azarlama yapılmış olmasıdır.

Namazda yanılmak ne demektir?

Namazda yanılmanın manasında da tefsirciler bir hayli açıklama yapmıştır:

Başta namazın öneminde gaflet edip onu gereği gibi ciddi bir vazife olarak yapmamaktır ki; kılınıp kılınmadığına aldırmamak, vaktine dikkat etmemek, geçip geçmediğine aldırış etmeyip vaktinden geri bırakmak, terk etmekten üzülmemek, kıldığı vakit de Allah için halis niyyet ile kılmayıp, dünyaya ait birtakım maksatlar, gayeler için münafıkça bir şekilde kılmak, açıkta, el yanında kılarsa gizlide kılmamak, kıldıklarını da Hakk'ın huzurunda hayatın ruhani ve cismani bütün değişimlerini temessül ettirecek bir kulluk ve tazim olarak değil de Hz. Mevlana'nın dediği gibi "baş yerde kuyruk havada" veyahut Türkçe tabirle "iki yatış, bir kıntış bakış"tan ibaret bir gösteriş veya bir eğlenti halinde yapmak şekillerini şamil olur. Büsbütün namazı terk etmek ise bu denilenlerin haricinde bir olaydır.

Sadece namazı kılınca kendini dindar zannedenler!

Sözün gelişine göre kıldıkları birkaç vakit namazdan dolayı gururlanıp, yanılıp da dini ondan ibaretmiş gibi diğer ibadet ve kulluk vazifelerini yapmayanlar olur. Halbuki dinin ruhu Allah'ın emrine ihlas ile tazim ve bütün hareket ve kuvveti, ceza ve mükafatı ondan bilerek onun adına yarattıklarına şefkat esasında toplanır. Onun için Kur'an'da imandan sonra salih amellerin esası olmak üzere namaz ve zekat beraber zikrolunmuştur. Böyle iken dindar geçinen birtakım kimseler vardır ki; namaz kılar görünürler de sadece onunla bütün dinî vazifelerini ifa edivermişler gibi farz ederek yanılırlar. Zekât gibi diğer vazifelere önem vermekten kaçınırlar.

Allah için istemekten hoşlanırlar da, Allah için ufak bir şey vermekten, Allah'ın kullarına yardım etmekten ve Allah'ın emirleri için lazım gelen masraflara güçleri yettiği kadar iştirak etmekten çekinirler. Çünkü Allah Kur'an'da, "Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekatı veren ve Allah'tan başka kimseden korkmayan kimseler onarırlar." (Tevbe 1 ve yine "Muhakkak namaz kötü ve iğrenç şeylerden vazgeçirir. Allah'ı anmak, elbette en büyük ibadettir." (Ankebut 45) buyurmaktadır.

Namaz kılıp da en ufak bir yardımdan sakınırlar

Yine Maun suresinde "Onlar ki mürailik ederler, gösteriş yaparlar." denilir. Her ne amel yapsalar Allah için yapmazlar da halka gösteriş için ve herkesin göreceği yerde yaparlar. "Ve maunu men ederler." Zekatı vermezler, yahut kimsenin esirgemeyeceği ödünç gibi cüz'i bir yardımlığı bile sakınır, kimseye bir damla bir şey vermek istemezler. Öyle cimri, öyle pinti olurlar. Dindar görünüp de namazlarından yanılan, mürailik, gösteriş yapıp da ufak bir yardımdan bile kaçınan kimselerin bu halleri, dinsizin dini yalanlamasından değil ise de yetimi kakıştırmasından, fakirlere yardım etmemesinden daha çok şaşmaya değer, yazıklar olsun onlara!

zaman gazetesi

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger