15 Eylül 2007 Cumartesi

NAMAZDA HUŞU 39

MEKTÛBÂT-I ŞERÎFE'DE HUŞÛ İLE NAMAZ
• Tam bir tahâret ve iyi bir abdestten sonra müminin mîrâcı olan namazı kılmaya niyet etmek îcâp eder.
• Farzları cemâatle edâya ihtimâm göstermek, hattâ iftitâh tekbirini imamla berâber almayı hiç terk etmemek lâzımdır. Kezâ namazları müstehap vaktinde kılmak ve kırâatte sünnet olan miktara riâyet etmek lâzımdır.
• Rükû ve secdede tumânînet (âzâların sükûnet bulması) muhakkak sûrette lâzımdır. Çünkü bu, farz veya muhtar olan kavle göre vâciptir.
• Kavmede (rükûdan sonraki kıyâmda) her uzuv yerinde karar kılacak şekilde doğrulmak îcâp eder. Doğrulduktan sonra, kıyâmda da tumâninet (azaların sükûnet bulması) ihtilaflı görüşlere göre farz veya vâciptir. Hâkezâ kavmede olduğu gibi celsede de (iki secde arasındaki oturuşta) tu-mânînetin hâsıl olmasına riâyet etmek lâzımdır.
• Rükû ve secde tesbihlerinde en az miktâr üç, çoğu ise 7 veya 11'dir. İmamın tesbihlerinin adedinin, cemâatin hâline göre olması lâzımdır. Yalnız kılan insanın, gücü olduğu vakit tesbihleri en az mertebede (üç kere) okumaktan hayâ etmesi ve beş veya yedi tesbih okuması lâzımdır.
• Secdeye giderken yere en yakın olan uzuvdan başlayarak evvelâ dizlerini, sonra ellerini, burnunu ve sonra alnını yere koyması; ellerini ve dizini yere koyarken sağdan baş-laması, secdeden kalkarken de semâya en yakın uzvundan başlaması lazımdır. O halde secdeden önce alnını kaldırır.
• Kıyamda secde mahalline, rükûda ayaklarının üstüne, secdede burnunun ucuna, ka'dede ellerine bakmalıdır. PeygaMber Efendimiz (s.a.v.)'den rivâyet olunduğu üzere namaz kılan kimse, gözlerini bu noktalara sâbitler, bakışlarını başka taraflara dağıtmaz ise cemiyyet ile namaz kılmak müyesser olur ve bu namazda huşû hâsıl olur.
• Rükûda parmakları açık tutmak ve secdede birleştirmek sünnet olduğundan buna da riâyet etmelidir. Parmakları açmak veya kapamak faydasız değildir. Hattâ birçok fâideleri vardır. Bu faydalarla emrolunmuştur. Bizim için dînin sâhibine (s.a.v.), tâbi olmaya müsâvi başka hiçbir fayda yoktur. (Mektubat-ı İmam Rabbanî, 1/266)

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger