23 Eylül 2007 Pazar

ALLAH'ın Mescidlerine Devamın Önemi

Allah'ın Mescidlerine Devamın Önemi


ALLAH'ın Mescidlerine Devamın Önemi

Mescid; Arapça bir kelime olup secde edilecek, namaz kılınacak yer, mekan anl----- gelir. Mescidlerin korunması, yapılması ihtiyaca cevap verecek tarzda çoğaltılması,oralarda ALLAH’ın adının anılması,maksada uygun hale getirilmesi Müslümanların üzerine bir “farz”dır.Kuranı Kerimde

“Şüphesiz mescitler ALLAH’ındır.O halde,ALLAH ile birlikte kimseye yalvarmayın(ve kulluk etmeyin).(Cîn suresi-18) buyrulur.

Mescitler ALLAH’ın,onları imar etmek müslümanların üzerine borçtur.Tüm fiziki şartların düzeltilmesi imar olmakla birlikte imarın en güzel şekli imanla,ihlasla,güzel ahlakla bezenmiş bir cemaatin melekleri bile kıskandıracak tarzda tüm vakitlerde namaz için,secde için hazır bulunmalarıdır.Kuranda;

“ALLAH’ın mescitlerini ancak ALLAH’a ve ahiret gününe iman eden,namazı dosdoğru kılan,zekatı veren ve ALLAH’tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler.İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.”(Tevbe-18) buyurulur.
Mescit cami denince akla cemaatle namaz kılmak gelir.Cemaatle namaz kılmak kitap,sünnet ve icma ile meşru kılınmıştır.

Kitaptan delil Nisa 102. ayettir ki Cenab-ı ALLAH;”Sen onlar arasında bulunup kendilerine namaz kıldırdığın zaman ……..”buyurur.ALLAH’u Teala cihad esnasında,korkulu anlarda dahi cemaatle namaz kılmayı emretmiştir. Cihad esnasında cemaatle namaz emredilmişse sulh anında, barış zamanlarında cemaatle namaz neden emredilmesin. Cemaatle namaz kılmanın sünnetten delili şudur: “Cemaatle namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir.” (Buharî, Müslim, Tirmîzî). İcmaya gelince; Sahabe-i kîram efendilerimiz hicretten sonra cemaatle namaz kılmanın meşru olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. İmam-ı Gazâlî, Ebu Süleyman ed-Daranî’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir.

“ Bir kimse cemaatle namaz kılmayı ancak işlediği bir günah sebebiyle kaçırır. Selef, cemaatle namazın ilk tekbirini kaçırdığı zaman üç gün, cemaati kaçırdıkları zaman yedi gün birbirlerine taziyelerde bulunurlardı ”.

Yine Abdullah ibn-i Mesûd (r.a) şu hadisi rivayet eder:
“Her kim yarın ALLAH’a Müslüman olarak kavuşmak isterse şu namazlara devam etsin(Cemaatle namaz kılsın). Çünkü ALLAH-û Teala sizin peygamberinizi doğru yola götüren sünnetler keşfetmiştir. Namazı cemaatle kılmak da sûnen-i hûdadır. Cemaatten geri kalan şu kişi gibi, sizler de evlerinizde namaz kılarsanız, peygamberinizin sünnetini terk etmiş olusunuz. Eğer peygamberinizin sünnetini terk ederseniz, saparsınız. Her hangi bir kimse taharetlenir (abdest alır) de temizliğini güzel yaparsa, sonra şu mescitlerden birine gitmeye koyulursa, ALLAH-û Tealâ onun her bir adımına karşılık bir sevap yazar. Mertebesini de bir derece yükseltir, bir kötülüğünü de siler. Peygamberimiz devrinde bakıyordum, bizden ancak nifakı bilinen münafık kimse cemaatten geri kalıyordu. Bazı kimseler iki adam yardımıyla cemaate getirilir, safa konulurdu.”,(Müslim, Ebû Davûd)

Bir ve tek olan ALLAH’a iman eden, âdemoğullarından ihlâsa erdirilen kullar zengin-fakir, amir- memur, küçük-büyük herkes aynı safta, tek bir kıbleye yönelerek belli kurallarla belli bir disiplinle kıyama duruyor, rükû ve secdeye varıyor. Kibir yok, gurur yok, riya ve gösteriş yok… Gözler yaşlı dudaklar Kur’ân tilavet ediyor. Dua ve zikirle gönüller itminana kavuşmuş… Herkes “Kul oldum! Kul oldum!” diyerek kullara kulluğu reddederek âlim ve hâbîr olan ALLAH’a kul oluyor. Sevgi ve saygı mü’minler arasında bir kat daha artıyor. ALLAH’la bağlar güçleniyor, iman kemâlata doğru yol alıyor. Bedenin zekâtı olan namazla her gün masivâ’dan, kötülüklerden, nefs-i emmareden korunuyor, uzaklaşıyoruz. Bir hadiste

“Gece karanlıklarında mescitlere giden kimseleri kıyamet gününde tam bir nura kavuşacaklarını müjdeleyin.”(Ebuû Davûd, Tirmizî, İbn-i Mâce) buyrulur. Yine başka bir hadiste: “İnsanlar ezan ile ilk safın sevabını bilselerdi, sonra bunları yapmak için kura çekmekten başka bir çare bulamasalar, kura çekerlerdi. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi bunun için yarışırlardı. Yatsı namazı ile sabah namazının faziletini bilselerdi emekleyerek de olsalar bu namazları cemaatle kılmaya gelirlerdi.” (Buharî, Müslim) buyrulur. Yine başka bir hadiste: “Her kim yatsı namazını cemaatle kılarsa gece yarısına kadar namaz kılmış gibi sevap alır. Her kim sabah namazını cemaatle kılarsa bütün geceyi namaz kılarak geçirmiş gibi sevap alır.” Müslim, Ebû Davûd, Nesei)

Cemaatle namaz tanışmayı , kaynaşmayı,yardımlaşmayı sağlar.Kalbe sevgi tohumları ekilir.Fakirin,yetimin,öksüzün,garip,gurabanın dertlerine hal çareleri aranır.

Cami ve mescidler birer kültür merkezidir.İlim irfan yuvalarıdır.Dinî tüm mevzulara buralarda cevaplar aranır.Asr-ı Saadette Mescid-i Nebevi’nin bir köşesinin Suffa ashabı için ayrılması bunun en güzel delilidir.

Messcidlerde nikahın ilan edilmesi,önemli sosyal olayların buralarda ilan edilmesi,tüm dertlerin,problemlerin buralarda gündeme getirilmesi gerçekten manidardır.

Her mescidin, caminin önünde bir “musalla” taşı var. Cenaze namazları buralarda kılınır. Genelde mescidlerin büyük çoğunluğunda “gasilhaneler” bulunur.Ölülerin yıkanması için kısaca hayatla ve mematla ilgili her şeyin çözümü buralarda sağlanır.İnsanların en mutlu ve kederli anları buralarda paylaşılır…

Kararan dünyamızın yeniden aydınlanması için,içimizdeki vesveseden kurtulup tam kâmil bir imana sahip olmak için,stresten,melankolik hastalıklardan korunmak için,tam bir rahmete,merhamete,affa mazhar olmak için ALLAH’ın mescitlerine devam etmeliyiz.”Haydin namaza,haydin kurtuluşa” sesleriyle uyanmalı mü’minler.Dağılan gönüller,parçalanan müslümanlar,kimliklerini unutan kardeşler,kardeşlik hukukunu unutanlar,kendi iç dinamikleriyle boşa çıkamayanlar,dünya tüm genişliğiyle kendilerine dar gelenler “lebbeyk” diyerek “Hayye’ale-l felah” sesine iyi kulak verin ve o sesin geldiği yöne koşun.Şifanın yeri orası..Bir hadiste;

“Üç kişi bir köyde,yahut sahrada bulunurda aralarında cemaatle namaz kılınmazsa şeytan onlara hakim olur.Öyleyse cemaatten ayrılma.Çünkü kurt ancak sürüden ayrılan koyunu yer.”(Ebu Davut,Neseî) Yine başka bir hadiste ;”Nefsim kudret elinde olan ALLAH’a yemin ederim ki ateş yakılması için odun toplanmasını emretmeyi,sonrada namaz için ezan okunmasını,daha sonra bir kimseye insanlara imam olmasını,sonrada cemaatle namaza gelmeyenlere gidip evlerini yakmayı düşündüm.”(Buhari,Müslim,Ebu Davut,Tirmizi) buyrulur.

Cemaatle namaz Ebu Hanife’ye göre sünnet-i müekkede,İmam Şafî’ye göre farz-ı kifaye,Hanbeli mezhebine göre farz-ı ayındır.Günümüzde yaşayan Müslümanların bu gerçekleri göz önüne alarak ALLAH’ın mescidlerine gereken hassasiyeti göstermeleri gerekir.
Güneşin insanları kasıp kavuracağı o zorlu günde arşın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insandan biri,ALLAH’ın mescidlerine devam edenlerdir. Bu beşarete mazhar olabilmek için yol yakınken üzerimizdeki tembelliği,bedginliği,yorgunluğu atarak mescitlere koşalım.Karanlık günlerin aydınlığı için gece karanlığını yara yara yürüyelim,o kutsal mekanlara….
Ürpermeyen deriler, korkmayan kalpler, diken diken olmayan vücutlar ”Hayye alessalah”…

Selam ve dua ile…alıntı

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger