15 Eylül 2007 Cumartesi

NAMAZDA HUŞU 4

NAMAZDA HUŞU

Peygamberimizin “dinin direği” olarak tanımladığı namaz, gerçekten de insanın Allah’a kulluk ettiğinin en açık ifadesi olarak büyük bir önem taşımaktadır. İnsanı Allah karşısında secdeye vardıran bu ibadet, müslümanın bir anlamda “alamet-i farika”sıdır.
Ancak namazın her zaman bu anlama gelmediği durumlar da vardır. Bir ayet, bunu şöyle açıklar:
"İşte (şu) namaz kılanların vay haline,
Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar,
Onlar gösteriş yapmaktadırlar." (Maun, 4-6)
Demek ki, namazı namaz yapan şey, onu oluşturan fiili hareketler değil, içindeki amaç ve ruhtur. Bazıları namazı insanlara “müslüman” olduklarını göstermek için yapmaktadırlar ve dolayısıyla sevap kazanmak bir yana, büyük bir günah ve sapma içindedirler.
Namazı namaz yapan şey ise, kılan kişinin Allah’ın önünde secde ettiğini, O’na boyun eğdiğini bilmesi ve yalnızca bu amacı taşımasıdır. Bu nedenledir ki Allah, müminlere “... Allah’a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun” (Bakara, 238) emrini verir.
Bir başka ayette ise müminler şöyle tarif edilir: “Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır”. (Müminun, 2) “Huşu”, “saygı dolu bir korku, yumuşama, derin bir saygı” anlamına gelmektedir. Bu arada, Arapça’da her ikisi de “korku” anlamına gelen “huşu” ve “havf” kelimelerinin arasındaki ince farka dikkat etmek gerekir. Havf, basit ve içgüdüsel bir korkudur. Kuran’da kafirler ve hayvanlar için kullanılır. Müminlerin Allah’a karşı duydukları korku ise, aklın ve vicdanın bir sonucu olarak ortaya çıkan ve saygı dolu, içli bir korkuyu ifade eden “huşu” kelimesidir. Namaz ise, ancak huşu içinde kılındığı zaman gerçek anlamını bulur.
Böyle bir namaz, insanın Allah’a olan yakınlığını ve takvasını artırır. İnsanı manen ayakta tutar. Peygamberimizin “dinin direği” olarak tanımladığı namaz işte budur. Ayette ise şöyle denir:
"Sana Kitap’tan vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kil. Gerçekten namaz, çirkin utanmazlıklar (fahşa)dan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı zikretmek ise muhakkak en büyüktür. Allah, yaptıklarınızı bilir." (Ankebut, 45)

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger