28 Eylül 2007 Cuma

Abdest, namaza maddî ve manevî anlamda hazırlıktır

Abdest, namaza maddî ve manevî anlamda hazırlıktır

ESMA SAYIN EKERİM
Hz. Peygamber, namazın fazileti ile ilgili teşbihlerinde, “Sizden birinizin evinin önünden bir nehir aksa ve o nehirden günde beş defa yıkansa kir kalır mı?” buyurunca ashâp:


-Hayır Ya Rasûlallah! diye karşılık vermişler. Bunun üzerine Peygamberimiz, “İşte beş vakit namaz da böyledir insanlardaki günahı giderir.’’ buyurur. (Tirmîzî, Emsâl, 3)

Bu anlamı ortaya koyan bir tarzda İsmail Hakkı Bursevi’ye göre, “Vudû masivadan infisâl, salat Hakk’la ittisaldir”.

Bursevi’ye göre abdest alış, Allah dışındaki her şeyden, boş ve manasız olan her durum ve olaydan ayrılış; namaz ise Yaratıcı’ya kavuşma, O’nun güzel isim ve sıfatlarıyla vasıflanarak O’nunla bütünleşme anlamını taşımaktadır.

Demek ki namaza ön hazırlık niteliğindeki abdest, beden temizliği gibi manevi arınmanın ve karakter gelişiminin de bir anahtarıdır. “Zahirdeki beden temizliğinin sır ve ruh temizliğine uygun olması lazım gelmektedir. Yani abdest alınırken el yıkandığı zaman, kalbin de dünya sevgisinden yıkanması gerekmektedir. Ağza su konulduğu zaman o ağzın Allah dışındaki her sözün zikrinden temizlenmesi gerekmektedir. İnşikak yapıldığı zaman, abdest alan kişinin alışık olduğu ve kalbî bağ kurduğu şeylerin tümünden yüz çevirmesi ve Hakk’a yönelmesi icap eder. Elini yıkadığı zaman, bütün nasip ve hazlardan tasarrufunu kesmesi gerekir. Başını mesh ettiği zaman işlerini Hakk’a teslim etmesi lazımdır. Ayağını yıkayınca her iki temizliğin de meydana gelmesi için Allah’ın emretmiş olduğu Hakk’ın izni dışında bir yerde ikamet etmemesi icap eder.

İnsan ağzını yıkadığı zaman ağzını boş ve kötü sözlerden korumalı, burnunu yıkadığı zaman Cennet’in ruhanî ufuklarına gönlünü açmalı, yüzünü yıkadığı zaman yüzünü cemâlullaha çevirmeli, kollarını yıkadığı zaman ellerini ve kollarını insanlığın istifadesine sunabileceği ölümsüz eserlere ulaşmak için kullanabilmeli, kulaklarını yıkarken onları hakikatleri işitmek üzere Kur’an ve hadisin güzel sesini ve davetini işitmeye adayabilmeli, başına mesh verirken zihnini kötü düşüncelerden gönlünü kötü duygulardan arındırabilmeli, ayaklarını da Rabb’in razı olacağı istikamet yoluna yönlendirebilmelidir.

Abdestle manevi arınmayı hisseden gönül, namazla bu arınışı her haliyle yaşar. Manevi arınma karakter gelişiminin özüdür. Mevlânâ’ya göre “Allah en büyüktür” manasına gelen tekbirin gerçek anlamı “Ya Rabb’i, biz Senin huzurunda kurban olduk” demektir.

Ona göre kurban keserken “Allah-u Ekber” denildiği gibi kötü duygu, düşünce ve fiillerin kaynağı olan nefsi keserken de “Nefsin kurbanını kestim” denilir. Nefis için “Allah-u Ekber” keskin bir kılıçtır. Onunla nefsi kestiğin zaman ruh fanilikten kurtulacaktır. Sonuç itibarıyla kurban kesmekle namaza durmak arasında bir benzerlik vardır. Kurban esnasında bir hayvan kurban edilir. Namaza durulunca da nefsin boş arzu ve hevesleri öldürülür. Çünkü namaza duran kimse, namazın erkanından başka bir harekette bulunmaz. Bulunmayınca da serbestliğe ve hürriyete alışmış nefsin isteği yapılmamış ve nefis öldürülmüş olur. İçimizdeki olumsuz duygu, düşünce ve arzuların ortadan kaldırılması karakter gelişiminin en önemli aşamasıdır.

Bursevi, “bir kişinin kendi nefsine yani kendi içindeki olumsuz duygu, düşünce, istek ve davranışlara rükû etmesinin çok daha kötü bir durum olduğunu” ifade etmiştir. Hakk’a gönülden bağlananın nefsin eserini taşımaması gerektiğini vurgulamıştır. Bütün varlıklara Allah ve Rasulü’ne duyduğumuz saygıyı merkeze alarak saygı ve sevgi beslemek karakter gelişiminin ikinci aşamasıdır.




--------------------------------------------------------------------------------

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger