22 Eylül 2007 Cumartesi

Sevgiliyle buluşma vakti: Namaz

Sevgiliyle buluşma vakti: Namaz

Huzurda olmanın huzuruyla, manasını bilerek, tek, yüce ve sonsuz olduğunu idrak ederek geldim huzuruna... "Namaz huzur iledir" dedin. Bir hiç olmanın bilinci ile huzuru yaşıyorum. Ve biliyorum ki hiç olan yaşar huzuru, yaşayan bilir namazı…

Yuvasını arayan kumru gibi "Nerede, nerede, nerede?" diye Seni ararken, Namazda bana dedin ki:
Nerede olacak? O rahmet sıfatları nerede ise orada olacak…
Güç, kuvvet, nezaket, temizlik, anlayış, duyuş ve görüş nerede ise orada olacak…
Nerede olacak? Arslanın daima ormanda bulunduğu gibi o da her zaman, gönlünün, düşüncenin bulunduğu yerde olacak
Nerede olacak? İnsan bir hastalığa yakalanınca gözü ümit kanatlarını açar, sağlığa sıhhate uçar ya, işte orada olacak.
Hoş olmayan bir şeyi, bir kötülüğü defetmek, bir felâketi atlatmak için başvurduğun, yalvardığın kapıda; harman savurmak, bir gemiyi götürmek için rüzgar beklediğin yerde olacak
Gönlün işaret ettiği dilinle "Ya Hu, ya Hu, ya Hu!" diye dile getirdiğinde her an seninle olacak…
İşte geldim ve huzurundayım Rabbim, emrine hazırım!
Huzurda olmanın huzuruyla, manasını bilerek, tek, yüce ve sonsuz olduğunu idrak ederek geldim huzuruna...
"Namaz huzur iledir" dedin. Bir hiç olmanın bilinci ile huzuru yaşıyorum.
Ve biliyorum ki hiç olan yaşar huzuru, yaşayan bilir namazı…

Geldim huzuruna Rabbim…
Abdestin diriltici nefesiyle ve ruhuma işlenen manasıyla, ardında geçmişi ve geleceği bırakarak anı yaşamanın sevinci ile geldim…
Gönül secdeleri ile geldim…
Her yandan üzerime yüklendikçe yüklenen ve beni boğmak isteyen emaneti sahibine vermenin rahatlığı ve güveni ile geldim.
Rabbim, Sen gelenleri boş çevirmezsin, duamı, niyetimi kabul eyle!
Ve "Allahuekber" dedim.
Tevhidin o sonsuz nuru geldi gözümün önüne ve bu ne büyük lütuf, ihsan ve cömertlik diye düşündüm. Elhamdülillah dedim. Hamd ettim Sana. Cennet ehlinin en son duasını okudum "Elhamdü lillâhi Rabbi'l-Âlemin" diyerek…
Çünkü Seninle olmanın adıydı cennet ve ben cennette idim; yani Seninleydim.
İşte o an tüm sancılardan, dar noktalardan, üzüntü ve korkulardan kurtuldum.
Ve ya Rabbi, her ezanda davet ettiğin, "Haydin felaha, haydin kurtuluşa!" sözünü o an anladım. Nefisten azad olup ruhun derinliklerine ve anlatılanların değil, bizzat yaşananların olduğu bir âleme daldım. Ve dalgıçlar gibi inciler mercanlar topladım. Her bir buluş bir uyanıştı benim için. Her bir uyanış da hayreti uyandıran bir hayranlık…

Senden başka bildiğim yok
Ey Sevgiliyle buluşmanın ve bir olmanın adı namaz. Yoluna bir değil binler can feda olsun.
Sana verilen canlar cananı bulur. Ne güzel bulduransın, sevgiliyle buluşturansın.
Ey gözleri ve gönülleri aydınlatan, kurtar bizi nefsin karanlıklarından!
Âdem'e bizzat isimleri sen öğrettin. Evet bana da namazda öğretiyorsun.
Tek olanın seyrine namaz ile yelken açıyorum. O İlâhî rüzgar beni kulluğuma, yani öz bilincime götürüyor ve bu bilinç ve marifetle Sana ulaşıyorum Rabbim.
Ey gözümün nuru namaz. Sen olmasa idin bu göz ne ile seyrederdi bu varlıkları, ne ile manalandırırdı?
Bütün eksikliklerden münezzehsin Rabbim. Gösterdiğin ve göstereceğin sonsuz hakikatler için Sana hamd olsun.
Beni namaz ile yücelttin. Yüce âlemlerini seyrettirdin. Vahdet denizine daldırdın. Ne güzel bir halde bittim ki, şimdi Senden başka bir şey ile ne görüyor, ne işitiyor, ne görüyorum. Ümmilik sırrını yaşıyorum. Yani Senden başka bildiğim yok. Seni biliyorum, her şey bana ayan oluyor.
Gördükçe anladım ki Senin yardımın olmadan ben bir hiçim. Ancak Seninle varım.
Anladım ki, aciz olan bizler çaresizlik içinde yuvarlanırken, ancak Senin ipine, namaza sarılanlar kurtulur. Benlik denilen büyük savaştan ancak secde edenler zafere ulaşır.

İşte huzurunda, kıyamdayım
Senin haşmet-i Uluhiyetin karşısında Rabbim bizler bir hiçiz. Yardımını bizden esirgeme. Sen cömert olanların en cömerdisin
Bizi "Onlar her daim namazdadırlar" âyetinin sırrına ulaştır. O nasıl bir anıştır ki, kesintisizdir. Yoksa Hz. Fatıma'nın "Rabbim beni bir an bile olsun nefsimle baş başa bırakma" duasının mı tecellisidir?
Var olan sadece Sensin. Beni hiçliğimin zirvesine ulaştır ki ben de Habibin gibi "Ey Rabbim, Senin yardımın olmadan ben bir hiçim" sözünde seninle olayım.
Her nefeste anışın zevkine varayım. Ve huzurda olayım.
Sen değil misin ki toprağa, yani Âdem'e can veren. Âdem senden öğrendiği ilimle yedi kat göğü aydınlattı. Evet toprak nurunla aydınlandı.
Ona öyle bir ilim verdin ki, o manen yüceldi de melekleri bile geride bıraktı.
İşte ben de Âdem'in safiyeti ve tevbesi ile huzurunda, kıyamdayım.
Kulluğumu arz etmek, acziyetimi sunmak ve bunlar ile azametini duymak için huzurundayım.
Suçlarımı itiraf ve büyüklüğünü ikrar için buradayım.
Yüce âleminde tüm kâinatı arkama aldım ve gönlümü Sana açtım.

Her şeyimi Sana sunuyorum
"Göklere ve yere sığmadım, ancak mü'min kulumun gönlüne sığdım" sırrı ile bu aciz Seni davet ediyor.
"Kulum Bana bir adım yaklaşırsa, Ben ona on adım giderim" ümidi ile Sana yalvarıyor.
Tek çaresinin Sen olduğunu çileler ile defalarca anlamanın susamışlığı içinde sesleniyor.
Tüm varlığını, her şeyini Sana feda ediyor.
"Hasbünallahu ve ni'me'l-vekil" sırrı ile Seni kendine vekil tayin ediyor.
Anam babam, yani varlığım adına beni ben yapan manalar adına ne varsa hepsi Sana feda olsun, diyen âşıklar gibi... Ben de her şeyimi, ama her şeyimi Sana sunuyorum.
Rahmetin her şeyi kuşatmıştır, bunu biliyoruz. Ancak onu yaşamanın bilincinde bizi yaşat ve daim eyle. Eyle ki Rabbim ereğimize ulaşalım. Kendimizi bilelim. "Nefsini bilen Rabbini bilir" manasının ne olduğunu anlayıp Hz. İsa'nın hakikatine vakıf olalım.
Ve anlayalım böylelikle neye ayine olduğumuzu, insan muammasının neye gebe olduğunu?
"Ey insan dikkat et, kendini oku! Zerresin, ama kâinata gebesin" diyen mana sultanının "Said tam toprak olmak lazım ve elzemdir" dediği ve toprak olmakta bulduğu sonsuzluğu keşfedelim .
Bütün beşerî vasıfları arkamıza atıp Cemalini seyre dalalım.

Kubilay Aktaş / moral dergisi

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger