17 Eylül 2007 Pazartesi

Sıfır olmaktan, Sonsuz’uma sığınırım.

Sıfır olmaktan, Sonsuz’uma sığınırım...


“Bütün namazlar, bir tek namazı bulmak içindir. O namazı yakalayan, ondan sonraki bütün namazları da, o namazı bulmak için kılar.” Demişti bir büyüğüm. Ben o namazı buldum. Gecikmiş bir sabah namazı idi. Daha seccademin başına geçerken, “Bugün bende ne var?” diye şaştım. Bir namaz, bir namaz… Anlatılamaz, ancak yaşanır, daha doğrusu yaşatılır. Dünya kelimelerine döksek, “Baldan bir okyanusta bir bal damlası olmak.” Allah, herkese bir kere olsun nasip etsin, böyle bir namazı inşallah. Amin !


“Geçenlerde bir dost, “Kâbe’ye yeniden gitmeyi ne kadar istersiniz kim bilir! Dedi. “Hayır” dedim. Şaşırdı. “Kâbe’ye gitmek değil, Kâbe’den en uzaklara gitmek devrindeyim” dedim. Daha da çok şaşırdı. Evet, gerilen bir ok gibi, dünyanın Kâbe’ye en uzak noktalarına kadar çekilmek ve oradan Kâbe’ye secde ederek, namaz kıldığım yerden Kâbe’ye kadar uzanan her yeri benim hissetmek dönemindeyim. Namaz kıldığım her yer benim oluyor ve Kâbe’yle aramda kalan mesafe sıfırlanıyor. Işık hızı ile giden bir ok gibiyim velhasıl, mesafe ne kadar açılırsa hızım da o kadar artıyor.


“Ölümden zerre kadar korkum varsa, namerdim” diyemeyeceğim. Beden için biyolojik bir korku, mutlaka vardır. Ama benim asıl korkum, secdeden kovulmaktır. Eğer huzura kabul edilmezsem bedenim değil, ondan önce ruhum ölmüş demektir. Bu ise, bedenin ölmesi ile kıyaslanamayacak derecede, korkunç bir sıfır oluşturur.

Sıfır olmaktan, Sonsuz’uma sığınırım. Aman, aman, el-Aman. Ya RAB !

Hiç yorum yok:

Powered By Blogger