26 Nisan 2007 Perşembe

namaz-f.gülen

Namaz Kahramanı Olabilmenin Üç Şartı

Âbidlerin Rehberi Peygamber Efendimiz'in (sallallahu aleyhi ve sellem) namaza göstermiş olduğu alâka, O'nun izini takip edenlerin gönüllerinde de ibadetlerin özüne karşı derin bir iştiyak uyarmıştır.
'Namaz benim gerçek göz aydınlığımdır' diyen, başkalarının bir kısım şeylere arzu duymasının çok ötesinde bir istekle namaza karşı arzu duyduğunu her haliyle ortaya koyan, mübarek ayakları şişecek kadar kıyamda duran, bazen bir rek'atta birkaç cüz'ü birden okumadan rükûya varmayan, haşyetle dolu yüreğinden el değirmeninin ya da kaynayan tencerenin sesi gibi hıçkırıklı ağlama sesi duyulan ve secde ederken Hak karşısındaki saygısından dolayı kıvrım kıvrım kıvranan Resûl-i Ekrem'in (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) namaz ibâdeti üzerinde hassâsiyetle durması Ashâb-ı kirâmın da birer namaz âşığı haline gelmelerine vesile olmuştur. Öyle ki, Fudayl bin İyâz'ın ifadeleriyle söyleyecek olursak, Sahabe efendilerimiz, benizleri atmış, yüzleri sararmış bir şekilde sabahı karşılarlardı. Çünkü gecenin çoğunu namazda geçirirlerdi. Bazen dakikalarca kıyamda kalırlar, bazen de uzun müddet secdeye kapanırlardı. Cenâb-ı Hakk'a içlerini dökerken, rüzgârlı bir günde sallanan ağaçlar gibi sallanır; gözlerinden, elbiselerini ve yeri ıslatacak kadar yaş dökerlerdi. Namazın lezzeti onlara bedenî yorgunluklarını unuttururdu ve o vuslat dakikaları hiç bitmesin isterlerdi. Sabah olunca, yüzlerine yağ sürerler, gözlerine sürme çekerler ve halkın içine sanki geceyi hep uykuyla geçirmiş ve iyice dinlenmiş gibi çıkarlardı.
Namazı hakkıyla kılmak için ne yapmalıyız?

1. Allah Rasûlü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) bize bir hedef gösterirken, Cennet'te yüz mertebe bulunduğunu ve Firdevs'in, makam bakımından en yüksek derece olduğunu belirttikten sonra, 'Allah Teâlâ'dan Cennet'i istediğiniz zaman, Firdevs'i isteyiniz.' buyurarak, himmetimizi âli tutmamız gerektiğine işaret etmiştir. Dolayısıyla, namazın hakikatini idrak etme hususunda da yüce himmetli olmalı; Cenâb-ı Hak'tan selef-i salihînin ibadet aşk u iştiyakını, onlardaki kulluk temkinini dilenmeli ve namazı şuurluca ikâme edebilmek için inâyet-i ilahiyeyi talep etmeliyiz. Belki herbirimiz şöyle demeliyiz: 'Allah'ım, Resûl-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz namazı hangi enginlikte ikâme ediyor idiyse, bana da o idraki lutfeyle; namazın manasını benim ruhuma da duyur. Rabb'im, ben de Peygamber Efendimiz'in eda ettiği gibi namaz kılmak ve onu benliğimin bütün zerrelerinde duymak istiyorum.. namaz esnasında Sen'den başka bütün mülahazalara karşı kapanmayı ve tamamen namazlaşmayı arzu ediyorum.. Ne olur Allah'ım, bu lütfunu bana da nasip eyle!..'
Evet, peygamberâne bir ibadet ufkuna mazhar olmayı istemek peygamberlik istemek demek değildir. Bu talep, her hususta takip edilmesi gereken İnsanlığın İftihar Tablosu'nu ibadet hayatı itibarıyla da örnek almak ve namazda daha bir derinleşmek talebidir. Sizin bu türlü bir duanız kat'iyen boşa gitmez. Bu duada istekli ve ısrarlı olursanız, Allah sizi mahrum etmez; inşaallah o sayede maiyyete ulaşırsınız. Siz bu kadarcık bir istek izhar edince Sultan-ı Ezelî de kendi ululuğu, azameti ve rahmetinin enginliği ölçüsünde Zât'ına yaraşır bir mukabelede bulunur. Bu açıdan, meâliye müştak olmak ve ulvi hedeflere göz dikmek himmeti âlî tutmanın ifadesidir; namazı ikâme hususunda da insan hep daha yükseklere tâlib olmalıdır.

2. Namazın hakikatini idrak etme isteği kavlî ve kalbî bir duadır; bu duanın fiilî yanını ise, en başta bu mevzuda yazılmış eserleri okumak teşkil eder. Namazı şuurluca kılmak isteyen bir mü'min şayet onunla alakalı üç-beş kitap okumamış, büyüklerin bu konudaki mütalâalarını öğrenme gayretinde bulunmamış ve meselenin nazarî yanını dahi ihmal etmişse, onun bu talebinde samimi olduğu söylenemez. Öyleyse, namaz yolcusu ikinci adım olarak, gönlüne ibadet iştiyakı salacak, onu namazın nurlu iklimlerinde dolaştıracak ve mana âleminin büyüklerinin namazla alakalı engin anlayışlarını, derin duyuşlarını aktararak içine haşyet dolduracak makaleleri ve kitapları okumalıdır. Bir mü'min, Zât-ı Uluhiyet hakikatıyla, iman esaslarıyla ve ibadetlerin mana buuduyla alakalı birkaç eseri hiç olmazsa birkaç defa gözden geçirmeli değil midir? Evet, Kur'an talebeleri, Hazreti Gazalî, Hazreti Mevlânâ ve Hazreti Bediüzzaman gibi Hak dostlarının namazla alakalı mütâlaalarını ve günümüzde kaleme alınmış namaza dair makaleleri mutlaka okumalı ve konuyla alakalı müzakerelerde bulunmalıdırlar.

3. Hem kavlî hem de fiilî duada ısrarlı olma, matlubu elde etme mevzuunda kararlı ve istikrarlı bir tavır ortaya koyma ve aktif sabırla, adım adım hedefe yürüme de neticeye ulaşma yolunda çok önemli diğer bir şarttır. Namaz sevdası tâlibin gönlüne hemen düşmeyebilir; insan birkaç günde, birkaç ayda, hatta birkaç yılda namaz hakikatini duyamayabilir. Dolayısıyla, talepte ve neticeye götürecek sebepleri yerine getirme mevzuunda ısrarlı olmak pek mühimdir.
Şayet, namaz kahramanlığına adaysanız, sizi o ufka taşıyacak bütün argümanları kullanmayı ihmal etmemelisiniz. Hangi ses, hangi soluk sizi şahlandırıyor ve kalbinizi coşturuyorsa, bir kere değil, belki yüz kere aynı vesileye başvurmalısınız. Belki bir kitabı onlarca kez okumalı, bir kaseti birkaç kere dinlemeli, bir büyüğün sözlerine defalarca kulak vermeli ve oturup kalkıp hep gözünüzü diktiğiniz hedefi düşünmelisiniz. 'Olmuyor!' diyerek, yoldan dönmeyi asla aklınıza getirmemeli ve kat'iyen aceleci davranmamalısınız. Unutmamalısınız ki, bu yolda belki senelerce sular gibi çağlayacak, pek çok kayaya çarpacak, ama her an biraz daha arınacak ve sonunda ummana ulaşacaksınız
f.gülen

19 Nisan 2007 Perşembe

KIL BENİ EY NAMAZ

Kıl Beni Ey Namaz
Çöllerden Topla Hücrelerimi
Rahmetinin Vahasında Ağırla Bu Yitik Kalbi

Kıl Beni Ey Namaz
Secdede Ruhumu Yeniden Fısılda Bana
Şahdamarı Yakınlığından Emzir Bu Puslu Bedeni

Kıl Beni Ey Namaz
Küçülsün Dağlar
Denizler Taşsın
Dağılsın Kalabalıklar
Rüku Rüku Doğrult Eğriliklerimi

Kıl Beni Ey Namaz
İkiye Bölünsün Kalbim
Ortasından çatlasın Kıblenin şakağında
Sevginden işaret Parmağı Değsin Yeter Ki Göğsüme

Kıl Beni Ey Namaz
Topla Sevdalarımı Kırık Aynaların çatlaklarından
Ömrüme ilikle Sevinçlerimi
Firuze Düşler Düşür Alnımın şafağına

Kıl Beni Ey Namaz
Tenim İbrahim Gibi Ateşe Düşmüşken
Uzak Tut Nefsimin Nemrudundan Beni
Gül Kokulu Serinlikler Yağdır Yüreğime

Göznurum Ey

Canım Namaz
Kıl Beni Ey ömrüm Namaz
Secdene Al Beni De
Gül Değdir Gönlüme
Aşkına Yaz Beni De Yarim Namaz

Kıl Beni Ey Namaz
Günahın, isyanın, Nisyanın Kuytusunda Büyüttüğüm
Pişmanlığımın Yüzünü Yerden Kaldır Utandırma Beni
Al Karanlıklarımı
Gözbebeğinde Yıka

Kıl Beni Ey Namaz
insan Kıl Beni
Doğru Kıl
Duru Kıl
Diri Kıl Beni
insan Kıl Bu Bedeni

Ah, Alnımı Dayadığım Secdegahıma Kim Serpti Bu incileri Kim
Kim Bu Dua Hammalı Ellerimin Yüküne Ortak Kim
Ah, Ziyankar-i çarık
Ah ,namütenahim Kavrayışın Yolcusu
Ah, içimde Biriktirdiğim Yalnızlığın Seyrüsefer Gölgesi Ah..

Gitmek, Gidememektir Kendimden
Amentünün Arasatında Bir Tedirginim Ben
Aklımın Köşe Bucak ilticaları Sevgilide Kaldı
Hangi Gaflete Büründü Ki Ellerim
Sızlatıyor Dokunduğu Tenleri Ah..

Haydi Felaha
Haydi Felaha
Haydi Namaza
Haydi Kurtuluşa

Göznurum Ey
Canim Namaz
Kıl Beni Ey ömrüm Namaz
Secdene Al Beni De
Gül Değdir Gönlüme
Aşkına Yaz Beni De Yarim Namaz

SENAİ DEMİRCİ

18 Nisan 2007 Çarşamba

NAMAZIM

Namazım Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında:-Oğlum,namaz hiç bu vakte bırakılır mı?Anneannesinin yaşı yetmişe dayanmıştı,ama ezan okunduğu vakit yerinden sıçrar,yaşındanbeklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazınıkılardı.Kendisi ise,nefsini bir türlü yenemiyordu.Hep ne oluyorsa?namaz sondakikalara kalıyor,bu sebeple namazını alelacele edâ ediyordu.Bunudüşünerek kalktı yerinden,gözü saate kaydı.Yatsı ezanının okunmasına on beş dakikakalmıştı.Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak,"Yine geciktirdim namazı."dedi kendi kendine...Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini yüzünü tam kurulamadan kendini odasına attı.Mecburen,hızlı hareketlerle namazını edâ etti.Tesbihatını yaparken anneannesini düşünmeden edemedi..."Bu halimi görse,tatlı-sert kızardı yinebana" dedi.Çok seviyordu onu...Hele öyle bir namaz kılışı vardı ki,onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla seyrederdi.Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki,hicabından renkten renge girerdi.O gün akşama kadar derse girmişti.Müthiş bir ağırlık vardı üzerinde...Duâsını yaparken,başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu.Namazdan sonra bir süre bu şekilde tefekkür etmeyi severdi.Gözleri kapanır gibi oldu. "Ne kadar da yorulmuşum "dedi.Daldı gittiöylece...Kıyamet kopmuştu.Mahşeri bir kalabalık vardı.Her yön insanlarladoluydu.Kimi donakalmış,hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor;kimi sağa sola koşuşturuyor,kimisi de diz çökmüş,başı ellerinin arasında bekliyordu. Yüreği,yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalışıyor,soğuk terler döküyordu.Hayattayken kıyamet,sorgu sual ve mizan hakkında çok şey duymuş ve ahiret hayatı adına bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı.Ama mahşer meydanındakiürperti,korku ve bekleyişin bu denli dehşet vereceğini düşünmemişti.Hesap ve sorgu devam ediyordu.Bu arada onun ismini de okudular.Hayretle bir sağa,bir sola baktı."Benim ismimi mi okudunuz?"dedi,dudakları titreyerek...Kalabalık birden yarılmış,bir yol oluşmuştu önünde...İki kişi kollarına girdi.Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi.Kalabalık arasından şaşkın bakışlarla yürüdü.Merkezi bir yere gelmişlerdi.Melekler her iki yanından uzaklaştılar. Başı önündeydi.Bütün hayatı,bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden...Şükürler olsun dedi,kendi kendine ve devam etti;Gözlerimi dünyaya açtım,hep hizmet eden insanları gördüm.Babam sohbetlerden sohbetlere koşturuyor,malını İslâm yolunda harcıyordu.Annem eve gelen misafirleri ağırlıyor,yemek sofralarının biri kalkıp,bir yenisi kuruluyordu.Ben ise,hep bu yolda oldum.İnsanlara hizmete çalıştım.Onlara Allah'ı anlattım.Namazımı kıldım.Orucumu tuttum.Farz olan ne varsa yerine getirdim.Haramlardan kaçındım.Kirpiklerinden aşağıya gözyaşları dökülürken,"Rabbimi seviyorum,en azından sevdiğimi zannediyorum"diyordu.Ama bir yandan da "O'nun için ne yapsam az,Cennet'i kazanmaya yetmez diye düşünüyordu.Tek sığınağı Allah'ın rahmetiydi. Hesap sürdükçe sürdü.Boncuk boncuk terliyor; sırılsıklam olmuş,zangır zangır titriyordu.Gözleri terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu.Sonunda hüküm verilecekti.Vazifeli melekler ellerinde bir kâğıt,mahşer meydanındaki kalabalığa döndüler.Önce ismi okundu.Artık ayakları tutmaz olmuştu.Neredeyse yığılıp kalacaktı.Heyecandan gözlerini kapamış,okunacak hükme kulak kesilmişti Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi.Kulakları yanlış mı duyuyordu?İsmi Cehennemliklerlistesindeydi.Dizlerinin üstüne yığıldı.Hayretten donakalmıştı."Olamaaaaz."diye bağırdı.Sağa-sola koşturdu.İnanamıyordu."Ben nasıl Cehennemlik olurum?Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum.Onlarla beraber koşturdum.Hep Rabbimi anlattım."diyordu. Gözleri sağanak olmuş,titrek vücudunu ıslatıyordu.Vazifeli iki melek kollarından tuttu.Ayaklarından sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeyebaşladılar.Çırpınıyordu.Medet yok muydu?Bir yardım eden çıkmayacak mıydı? Dudaklarından kelimeler kırık dökük,yalvarmayla karışık döküldü. "Hizmetlerim...Oruçlarım... Okuduğum Kur'an'lar... Namazım... Hiçbiri beni kurtarmayacak mı?" diyordu...Bağıra bağıra yalvarıyordu.Cehennem melekleri onu hiç dinlemediler,sürüklemeye devam ettiler.Alevlere çok yaklaşmışlardı.Başını geriye çevirdi.Son çırpınışlarıydı. Rasulullah(s.a.v)"Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan bir insanı o ırmak nasıl temizler,günde beş vakit namazda insanı günâhlardan söyle temizler" buyuruyordu."Oysa ki benim namazlarım da mı beni kurtarmayacak?diye düşünüyordu. Namazlarım...Namazlarım...Namazlarım."diye diye hıçkırdı.Vazifeli melekler hiç durmadılar.Yürümeye devam ettiler;Cehennem çukurunun başına geldiler.Alevlerin hareketi yüzünü yakıyordu.Son bir defa dönüp geriye baktı.Artık gözleri de kurumuştu.Ümitleri sönmüştü.Başını öne eğdi.İki büklüm oldu.Kollarını sıkan parmaklar çözüldü.Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi.Vücudunu birdenbire havada buldu.Alevlere doğru düşüyordu.Tam iki metre düşmüştü ki,bir el kolundan tuttu.Başını kaldırdı.Yukarıya baktı.Uzun beyaz sakallı bir ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı.Kendisini yukarıya çekti.Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı."Siz de kimsiniz İhtiyar gülümsedi: "Ben senin namazlarınım" "Neden bu kadar geç kaldınız?Son anda yetiştiniz.Neredeyse düşüyordum."dedi...İhtiyar yüzünü gererek,tekrar güldü;başını salladı; "Sen beni hep son anda yetiştirdin,hatırladın mıSecdeye kapandığı yerden başını kaldırdı.Kan-ter içinde kalmıştı.Dışarıdan gelen sese kulakkabarttı.Yatsı ezanı okunuyordu.Bir ok gibi yerinden fırladı.Abdest almaya gidiyordu
Powered By Blogger